Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
AYDINLANMA
EMRE KONGAR
ÇOK PARTİLİ DÜZEN DEMOKRASİ DEĞİLDİR Değerli okurlarım, Türkiye'de 1980 askeri darbesinden beri ivme kazanan bir biçimde, bütün tanımlar, kavramlar ve terimler saptırılıyor. Türkiye'yi kendi çıkarlarına göre "dönüştürmek" isteyen dış güçlerin de desteğiyle, dinci-liberal ittifakı, bir takım ana tanım, kavram ve terimleri kullanarak toplumun "beynini yıkıyor", onu, kendi istedikleri doğrultuda koşulluyor. Örneğin, "atanmışlar-seçilmişler" paradigması: Bu sınıflama yanlıştır, çünkü Türkiye'deki bütün atanmışları, seçilmişler atamaktadır. Siyasal iktidarların sivil ve asker bürokrasiden yakınması "çok partili düzenimizin" klasik söylemlerinden biridir. Oysa gerek sivil ve asker bürokratların atanmaları, gerekse bunların bürokratik davranışlarına temel oluşturan yasal metinler doğrudan doğruya seçilmişler tarafından belirlenir. Bu paradigma, dinci-liberal siyasal iktidarların meşru olmayan bir takım hedeflerinin önündeki demokratik ve yasal engelleri kaldırmak, sivil ve asker bürokrasiye itibar kaybettirmek için kullanılmaktadır. Örneğin, "şeriatçı-laikçi" söylemi: Bu söylem de yanlıştır, çünkü "şeriatçılık" bir inanca (radikal İslam'a) dayalı bir siyasal tutum ve davranışı belirler. Oysa laiklik, bir inanç değildir, bir yönetim ilkesidir. Devletin dine değil, ulus iradesine dayalı olmasını ve bu nedenle de bütün inançlara eşit davranmasını gerektirir. Bu nedenle de laiklikten yana olan kişi"laik" sözcüğü ile ifade edilir. Ona "laikçi" denmesi, laiklik ilkesini de bir "dinsel inanç" düzeyine indirgemek ve şeriatçılarla aynı kefeye koyarak, bu kavramın altını oymak amacını gütmektedir. Bu çerçevede, "demokrasi" kavramı da, genellikle sadece "çok partili düzen" anlamıyla eşit kılınmakta ve büyük bir saptırmayla, "çoğunluk yönetimi" yani "çoğunluk diktatörlüğü" anlamıyla eşitlenerek saptırılmaktadır. Oysa, "çok partili düzen" demokratik rejim için gereklidir ama yeterli değildir. Bir "çok partili düzenin" demokrasi olabilmesi için, laik temele dayanması ve laik uygulamalara riayet etmesi, temel hak ve özgürlüklere saygılı olması ve en önemlisi de azınlıkta kalmış olanların yani muhalefetin bütün özgürlüklerini ve haklarını güvence altına almış olması gerekir. Ne yazık ki Türkiye'nin demokrasi tarihinde, tek parti döneminden "çok partili düzene" geçişte büyük bir devrim yaşanarak, iktidarın seçim ile değiştirilebilmesinin gerçekleştirilmesine karşın, "demokratik" yöntemle iktidara gelmiş olan Demokrat Parti, demokrasiyi geliştireceğine geriletmiş, yukarda belirtilen demokrasinin öteki koşullarını gerçekleştirmemiş ve sonunda rejimi bir askeri darbe ile karşı karşıya bırakmıştır. Türkiye'nin "çok partili düzene" geçtiği 1946 yılından beri demokrasi adına yapılan temel saptırmaları şöyle sıralayabiliriz:
İşte sevgili okurlarım, şimdi topluma yanlış ve saptırılmış paradigmalar aracılığıyla dayatılmak istenen düşünce, bu yozlaştırıcı "çok partili sistemin" "demokrasi" ve hatta "ilericilik", "değişimcilik" diye yutturulması çabasından ibarettir. |
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 27 Mart 2023