Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

 

SEÇİM, DEMOKRASİ VE EĞİTİM

Her demokrasi mutlaka seçime dayanır.

Ama her seçim zorunlu olarak demokrasi getirmez!

Bir seçimin gerçekten "demokratik" olabilmesi için en azından dört biçim koşulu gereklidir:

  1. Seçimlerin adil ve şeffaf olması, seçmen listelerinin önceden ilan edilmesi ve bunlara itiraz edilebilme olanağının tanınması, oy verme işleminin kapalı oy açık tasnif biçiminde gerçekleşmesi gerekir.
     
  2. Seçimlerin belli aralıklarla tekrar edileceğinin güvencede olması, "ömür boyu" seçilebilme gibi koşulların bulunmaması gerekir.
     
  3. Seçmenlerin önünde, gerçekten birbirinden farklı seçeneklerin bulunması, oy verenlerin, ülkedeki farklı eğilimleri ve çözüm önerilerini temsil edenler arasında tercih yapabilmeleri olanağı sağlanmış olmalıdır.
     
  4. Seçimlerde verilen oylarla, parlamentoda temsil edilme oranları arasında adil bir oransal ilişki bulunmalı, her parti aldığı oy oranıyla bağlantılı olarak adaletli bir temsil gücüne kavuşmalıdır.

* * *

Bu dört biçim koşulu, esas ilkeler korunmakla birlikte çeşitli ülkelerde, gerek seçim barajları, gerekse uygulamadaki farklı gelenekler nedeniyle bir takım değişiklikler gösterebilir.

Ama örneğin, Türkiye'de olduğu gibi, seçmenlerin dörtte birinin, oy kullananların üçte birinin oylarıyla, parlamentoda anayasayı değiştirecek üçte iki çoğunluğa sahip olma olanağı ortaya çıkıyorsa, toplumun vicdanında, "demokrasi yara alır".

* * *

Bir seçime sadece tek görüşü savunan örneğin, sadece "İşçi sınıfını temsil eden" veya sadece "dinci" partiler katılabiliyorsa, o ülkede seçimin gerçek bir demokratik süreç olduğundan söz etme olanağı yoktur.

* * *

Asıl soru şudur:

Yukarda belirtilen "biçim koşullarının" ve seçim sonrasında yaşanacak yönetim sürecinin demokratikliğinin güvencesi nerededir?

Bu dört biçim koşulunu da yerine getirse bile, bir yönetimin faşizme veya şeriata kayması nasıl önlenecektir?

Demokratik sistemler, anayasalar, seçim ve siyaset yasaları gibi yasal düzenlemelerle, anayasa mahkemesi gibi kurumlarla, düzenin demokratikliğini sağlamaya çalışırlar.

Ama bu yasaları yapanlar da, yönetimi yürütenler de aslında birer vatandaş, birer insandır.

Demek ki demokrasilerin asıl güvencesi "insandır"!

Bir düzenin demokrasinin kurallarına göre işletilmesi, başta politikacılar ve yöneticiler olmak üzere, o ülkede yaşayan tüm "insanların", yani "vatandaşların" demokrasi bilincine bağlıdır.

Demokrasi, çağdaş uygarlık bağlamında bireysel haysiyetin, kendi öneminin ve değerinin bilincine varmış "vatandaşlar" tarafından kurulmuş bir rejimdir.

Din-tarım imparatorluklarının feodal yapısında biçimlenmiş "kulların", "kölelerin" "müritlerin" önüne sandık koyarsanız, o sandıktan "ağaların", "efendilerin", "şeyhlerin", yani faşist ya da şeriatçı yönetimlerin çıkması doğaldır.

* * *

Türkiye'de eğitimde oynanan büyük oyunun rejim açısından oluşturduğu büyük tehlike de buradadır:

Küçücük çocukların körpe beyinlerini kaçak Kuran kurslarında dogmatik bir biçimde koşulladıktan sonra, onları bir de dinci eğitimden geçirirseniz, gelecekte önlerine koyacağınız sandıktan ne çıkacaktır acaba?


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional