Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
AYDINLANMA
EMRE KONGAR
FAŞİST MİLLİYETÇİLİK, DEMOKRATİK MİLLİYETÇİLİK
İnsanlık Tarım Devriminde Tek Tanrılı Dinlerle, Endüstri Devriminde de Milliyetçilikle tanıştı. Her iki ideoloji de, önce siyasal egemenliğin hem kaynağını ve meşruiyet gerekçesini, hem de uygulama ilkelerini belirledi. Zaman içinde Tek Tanrılı Dinler de Milliyetçilik de devletlerin siyasal niteliklerini belirleyen toptancı niteliklerini yitirdi; sadece bireylerin kimliklerini oluşturan alanlardaki işlevleriyle varlıklarını sürdürüyorlar. Tabii bu saptama, insanlık tarihinin genel çizgisi ve bu çizginin en ileri örneklerini oluşturan toplumlara ilişkin. Ne yazık ki tüm insanlık ailesi aynı anda ve aynı hızla değişmiyor ve gelişmiyor. Günümüzde bile meşruiyet kaynağını ve uygulama ilkelerini tek tanrılı dinlerden alan Orta Çağ kalıntısı rejimler, demokratikleşme sürecini özümleyememiş ırkçı milliyetçiliğe dayalı İkinci Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş kalıntısı devletler var. Tabii hem yönetimlerin içerdeki baskıları, hem de Tarım Devrimi'nden sonraki toprak ve Endüstri Devrimi'nden sonraki pazar savaşları, geniş kitlelerin desteğini alabilmek için ideolojik gerekçeler kullandıklarından, gerek dinler ve mezhepler gerekse ırklar ve milletler, insanları gruplar ve devletler olarak birleştiren ama tüm insanlığı ayıran ve kanlı savaşlara yol açan hem "birleştirici" hem de "bölücü" ögeler olarak tarihe geçtiler. Günümüze kadar gelen değişmeler, insanlığın ortak değerleri olarak demokrasiyi ve insan haklarını geliştirdiği ve devlet-birey ilişkilerinde din, mezhep, ırk, milliyet ayrımları yerine, siyasal anlamdaki eşit vatandaşlığı ön plana çıkardığı için artık bu ideolojilerin sadece kimlik belirleme niteliklerinin devam etmesi, buna karşılık, savaş ve kan kokan ayrımcı niteliklerinin siyasal olarak rafa kaldırılması gerekir. "Gerekir" ama, yukarda da belirttiğim gibi, insanlık ailesi aynı anda ve eşit hızda gelişip değişmediği için, ne yazık ki gerek dinlerin ve mezheplerin gerekse ırkçılığın ve milliyetçiliğin hala siyasal anlamda baskıcı ideolojiler olarak kullanılması sona ermemiştir. Son günlerde ülkemizde yükselen niteliğiyle göze çarpan "milliyetçilik" hareketinin sosyolojik nedenleri üzerinde durmayı bir sonraki yazıya bırakarak bugün, "milliyetçilik" kavramının tarihten günümüze geçirdiği evreleri, iki uç milliyetçilik kavramını, faşist milliyetçilik ile demokratik milliyetçilik anlayışlarını karşılaştırarak irdelemek istiyorum: Faşist milliyetçilik, ayrımcıdır, bölücüdür. Demokratik milliyetçilik, uzlaşıcıdır, birleştiricidir. Faşist milliyetçilik, bir ırkın ya da milletin üstünlüğü anlayışına dayanır. Demokratik milliyetçilik, bütün ırkların ve milletlerin eşitliği anlayışına dayanır. Faşist milliyetçilik, etnikçidir (ırkçıdır), ülkesinde ve dünyada olan olaylar etnik açıdan bakar. Demokratik milliyetçilik, yurtseverdir, ülkesinde ve dünyada olan olaylara belli grupların değil, ülkesinin ve tüm halkının çıkarları açısından bakar. Faşist milliyetçilik, kendi ırkından ya da milletinden görmediği insanları kendisiyle eşit kabul etmez ve toplum içinde onların eşit siyasal haklara sahip olmasını engeller. Demokratik milliyetçilik, kendi ırkından ya da milliyetinden olmayan insanları da, toplum içinde kendisiyle eşit siyasal haklara sahip vatandaşlar olarak kabul eder. Faşist milliyetçilik, insanları bir arada tutmak, ülkenin birlik ve beraberliğini sağlamak için, düşman arar, kin ve nefret ögelerini kullanır, baskıcıdır, totaliterdir, ırk ve millet olarak düşmanları vardır. Demokratik milliyetçilik, insanları bir arada tutmak, ülkenin birlik ve beraberliğini sağlamak için insanların dostluk, refah ve barış içinde eşit vatandaşlar olarak birlikte yaşamalarını gerçekleştirmeye çalışır; demokratik değerleri ve insan haklarına dayalı hukuğu kullanır, baskıya ve baskıcılığa karşıdır, ırk ve millet olarak düşmanları yoktur. Faşist milliyetçilik, saldırgandır, savaşçıdır, başka ırk ve milletlerin haklarına saygılı değildir, jenoside eğilimlidir. Demokratik milliyetçilik, uzlaşmacıdır, barışcıdır, ancak kendi ülkesine haksızlık edilmesine karşıdır. Son bir söz daha: Mustafa Kemal Atatürk, "Ne mutlu Türk olana" değil, "Ne mutlu Türküm diyene" diyerek ve "Türk milletini" "Misakı Milli sınırları içindeki Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk halkına Türk milleti denir" diye tanımlayarak faşist milliyetçiliğin değil, demokratik milliyetçiliğin temellerini atmıştır. |
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 2 Aralık 2024