AYDINLANMA
EMRE KONGAR
CHP'DE SORUNLAR YUMAĞI
Cumhuriyet Halk Partisi yeniden iç sorunlarıyla gündemde.
Olaya soğukkanlı bir biçimde bakıldığında, aslında iç içe geçmiş
olan birden çok sorun görünüyor.
Birbirine bağlı olan ve bu nedenle de birbirinden
soyutlanması pratikte pek de olanaklı olmayan bu sorunları ayrı ayrı
ele alarak konuyu çözümlemeye çalışalım.
Ama daha önce hemen belirtmeliyim ki, üç başlık altında
toplayacağım bu sorunlar, birbirlerine yakından bağlı ve birbirini
pekiştiren sorunlardır.
CHP'nin birinci sorunu ideolojiktir:
CHP'nin, 2000'li yılların Türkiyesi için topluma sunduğu,
iktidar seçeneği oluşturan bir ideolojik ve siyasal modeli
yoktur.
Her ne kadar belirsiz bir "Sosyal Demokrasi" söylemi ortada
dolaşıyorsa da, bu soyut modelin pratikte hangi programlarla hayata
geçirileceği topluma aktarılamamıştır.
Her ne kadar parti programında kendi içlerinde tutarlılığı olan
bazı öneriler yer almışsa da, ne 2002 seçimlerinde yapılan
propagandalar, ne de seçim sonrasında AKP iktidarının eylemleri
karşısındaki tutum ve davranışlar böyle bir modelin ortaya konması
için yeterli olabilmiştir.
Ayrıca CHP'nin güncel sorunlar karşısındaki tutumu da
belirsizdir:
Bugün IMF'ye ipoteklenmiş ekonomi ve AB'ye endekslenmiş
iç politika karşısında seçenek öneriler oluşturamamıştır.
CHP'nin ikinci sorunu yönetimseldir:
Örgüt, halktan uzaklaşmış, parti içi demokrasiyi işlemez hale
getirmiş, donuk, üretimsiz, içine kapalı ve umutsuz bir
yapıya dönüşmüştür.
Örgütün toplumla, toplumun çeşitli kesimleriyle diyalogu
zayıflamıştır.
Yönetim, kendi iktidarını koruma uğruna her türlü taze kana, her
türlü taze fikre kapısını kapamış, kendi küçük çevresi içindeki
kısır döngüye kendisini hapsetmiştir.
Günümüz demokrasilerinin sihirli sözcüğü olan "katılım"
sadece halk ve seçmen düzeyinde değil, parti içi
etkileşim anlamında da bütünüyle engellenmiştir.
CHP'nin üçüncü sorunu genel başkanlıktır.
CHP'nin genel başkanı, yorgun, bezgin, sadece halkla değil,
örgütle de ilişkisini zayıflatmış, ışıltısını ve dinamizmini
yitirmiş bir görünümdedir.
Üstelik zaman içinde, hemen hemen her olay karşısında ilkelere göre
değil, mevcut konjonktüre göre konuştuğu için, sık sık fikir
değiştiren, bu nedenle de kendisine duyulan güveni yok etmiş
bir liderlik sergilemektedir.
Partisini Meclis dışında bırakma başarısını (!) gösterdikten sonra
yeniden genel başkanlığa dönmesi, "hizipçi" tutumunu
güçlendirerek devam etmesine yol açmış, bu ise, partiyi
büsbütün küçülten bir etki yaratmıştır.
* * *
Bir parti üç ögeden oluşur: İdeoloji-örgüt ve lider.
CHP'nin bugün geldiği noktada, bu her üç temel ögenin de "hasta"
olduğu görülüyor.
Bunlardan bir tanesi sağlıklı olsa, belki öteki iki ögeyi de olumlu
etkileyebilir.
Ama, ne yazık ki siyasette işler tersine yürüyor: Sağlıklı ögeler,
sağlıksızları iyileştiremiyor, tam tersine sağlıksız ögeler, sağlıklı
yapıları da bozuyor.
CHP'de yaşanan genel başkan-örgüt-ideoloji çıkmazı da bu
olumsuz kısır döngünün en güzel örneği.
Bakalım bu kısır döngü hangi noktadan kırılacak?
Yoksa kırılmadan sürecek ve CHP'yi tarihin karanlıklarına mı
gömecek?
|