Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

 

ATATÜRK'Ü VE ATATÜRKÇÜLÜĞÜ KİM YOZLAŞTIRDI

 

29 Ekim ve 10 Kasım dolayısıyla, gazetelerde, televizyonlarda, bilen de bilmeyen de, nesnel olmaya çalışan da bilinçli saptırma yapmak isteyen de, Cumhuriyet, Atatürk ve Atatürkçülük konularında yazı yazdı, konuşma yaptı.

Ne yazık ki, Cumhuriyet'in 81'inci kuruluş ve Atatürk'ün 66'ıncı ölüm yıldönümünde yine olaylar saptırıldı, yine kavramlar ters yüz ve gerçekler alt üst edildi.

Neden böyle oluyor?

Kim ya da kimlerdir bu bilinçli ya da bilinçsiz saptırmaların sorumlusu?

Tabii ilk akla gelen yanıt "Atatürk ve Cumhuriyet karşıtları"dır.

Ne yazık ki bu yanıt doğru değil.

Tabii Atatürk ve Cumhuriyet karşıtları, Cumhuriyet'i ve Atatürkçülüğü saptırmak için ellerinden geleni yapmışlardır ve halen de yapmaktadırlar.

Ama onların çabaları tek başına ne gerçekleri alt üst etmeye, ne de kavramları saptırmaya yeterdi.

Bence asıl sorumlular "Atatürkçülük maskesi altında" Atatürk'ü ve Atatürkçülüğü saptıranlardır.

Cumhuriyet tarihimizde iki dönem, iktidarda bulunanlar, Atatürkçülük maskesi altında Atatürkçülüğü saptırmışlardır.

Birinci dönem, 1950 Demokrat Parti iktidarı yılları, ikinci dönem 1980 askeri darbesi yıllarıdır.

Atatürkçülüğe ilk darbe 1950'de iktidara gelen Demokrat Parti iktidarı tarafından, "Halka mal olmuş Atatürk Devrimleri, Halka Mal olmamış Atatürk Devrimleri" tartışması açılarak başlatılmıştır.

Demokrat Parti, iktidarının ilk günlerinde 18 yıldır Türkçe okunan ezanı yeniden Arapça'ya çevirerek başlattığı eylemleri, okullardaki eğitim dilinin terimlerini Türkçe'den Arapça'ya çevirerek tırmandırdı ve bütün iktidar dönemi süresince de sürdürdü.

Bu arada "Büyük Atatürkçü!" Celal Bayar'ın önerisiyle "Atatürk'ü Koruma Kanunu" çıkarıldı.

Böylece Atatürk Devrimleri'nden geri dönüş süreci sırasında, Atatürk'ün heykellerine saldırmak ve manevi kişiliğine hakaret etmek suç sayıldı: "Gardırop Atatürkçülüğü" dönemi başlamıştı.

Dönem, Atatürkçülüğün akılcı, çağdaş, laik ve demokratik içeriğinin içinin boşaltılması, ama heykellerinin ve imajının yasa ile korunması dönemiydi.

Bu anlayış 1980 darbesi ile çok daha ağır bir biçimde geri döndü:

Kenan Evren ve arkadaşları, "Atatürkçü Düşünce Sistemini uyguluyoruz" iddiası ile Matematik kitaplarında bile örneklerin Atatürk'ten verilmesi ilkesi gibi abartılı "biçimsel" önlemler alırken, (ve böylece öğrencileri Atatürk'ten soğuturken) devletin zorunlu din dersleri okutmasını Anayasa hükmü haline getiriyor ve böylece Atatürkçülüğün özünden ciddi bir sapma gösteriyorlardı.

12 Eylülcüler, sadece öğrencileri Atatürk'ten soğutacak önlemlerle yetinmediler:

Hapishanelerdeki uygulamalarda Atatürk'ün Nutku'nun okunmasını ve İstiklal Marşı söylenmesini, ceza olarak kullanma yoluyla bütün sanık ve mahkumların bunlardan nefret etmesine yol açtılar.

Döneme damgasını vuran işkence ve hukuk dışı şiddet uygulamaları iddiaları da, yöneticiler bunları "Atatürkçülük adına yaptıklarını" öne sürdüklerinden, toplumsal faturanın Atatürkçülüğe kesilmesine yol açtı.

12 Eylül yönetimi, ayrıca, İmam-Hatip mezunlarının doğrudan üniversiteye girmelerine yol vererek bugün bile altından kalkılamayan sorunları üretti.

Böylece çok Atatürkçü olduklarını iddia eden 12 Eylül yöneticileri, bir yandan dini siyasette kullanarak, öte yandan baskıcı yöntemlerini Atatürk adına uygulayarak, İslamcılarla 12 Eylül muhalifi guruplar arasında oluşturulan, tarihte görülmemiş bir Atatürk karşıtı ittifak yarattılar.

İşte bugün Atatürkçülük konusundaki kargaşanın temelinde, 1950 ve 1980 yıllarındaki "Atatürkçü! İktidarların" uygulamaları ve bu uygulamaların yarattığı büyük ittifak yatmaktadır.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 25 Mart 2024

Valid HTML 4.01 Transitional