Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

 

SOLDA KİŞİSEL VE YAPISAL SORUNLAR-II

 

İlhan Selçuk'un soldaki dağınıklık üzerine başlattığı tartışmaya 25 Ağustos 2001 Çarşamba günkü yazısıyla Mümtaz Soysal da katıldı.

Soysal esas olarak, benim 23 Ağustos tarihli yazımda belirttiğim "lider sorunu yüzünden solun üç temel ilkesi, toplumda fırsat eşitliği, üretimde verimlilik artıştı ve paylaşımda sosyal adalet bütünüyle bir yana bırakılmıştır" görüşüm üzerinde duruyor ve soruyor:

"Acaba Türk solunun da 'üç temel ilkesi' bu sayılanlardan mı ibaret olmalıdır?"

Daha sonra bu sorunun yanıtını kendisi veriyor:

"Keşke, bağımsızlık çerçevesinde gündeme getirilmeyenler arasında 'ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınma' yöntemini de ekleseydi" diyor.

Yazısının sonuna doğru bu "yöntemi" de açıklıyor:

"Kemalist devrimciliği Marksist düşünceye dayalı kalkınma yöntemleriyle bütünleştirip sağlam bir ulusal modele varılabilir."

Soysal, yazısını "Oysa, böyle bir modelde karar kılmadan bu ülkenin sorunlarına deva olacak köklü çözümlerle halk yığınları kazanılamayacağı için, bencil liderlerin değişmesiyle ya da birleşmesiyle de pek bir yere varılmış olmayacaktır" diyerek bitiriyor.

Soysal haklıdır.

İnsan, Soysal'ın düşüncelerini okurken, "Keşke bütün bunları yazan, kurucularından başkasının pek de rağbet etmediği ve bu yüzden bir 'tabela partisi' halinde kalmış, küçük bir azınlığı temsil eden bir örgütün değil de, geniş kitleleri peşinden sürükleyen 'iktidar adayı' bir partinin genel başkanı olsaydı" diyor.

* * *

Türkiye Solu'nun ideolojik ve siyasal ilkelerinin, içinde bulunduğumuz küreselleşme süreci çerçevesinde yeniden ele alınması, irdelenmesi ve yeni sonuçlara ulaşılması gereği açıktır.

Evrensel oluşumlardan kaynaklanan ve ulusal tarihimizden etkilenen Türkiye Solu'nun, bugün içinde bulunduğumuz "Küreselleşme sürecinde" solun üç temel ilkesi olan "fırsat eşitliği, üretim verimliliği ve sosyal adalet" ilkeleri, yeni oluşturulacak politikalarla desteklenmelidir.

Solun temel ilkelerinin, küreselleşmeyi reddetmeyen (unutmayın Davos ne kadar "küreselse", Porto Alegre de o kadar -hatta belki ondan daha da fazla- "küreseldir") ama ulusal kimlik ve egemenliğimizi bu süreç içinde de güçlendirerek sürdürecek politikalar ile desteklemesi, bu yeni politikaların, Türkiye solu tarafından tartışılarak oluşturulması kaçınılmaz bir gerekliliktir.

Peki bu tartışmayı ve bu tartışma sonunda ulaşılacak hedeflerin "geniş bir cephe" tarafından kabul edilerek, "iktidar adayı" bir siyasal programa dönüşmesini ne engelliyor?

Soysal'ın bugün Türkiye'de "solcuyum" diye herkesin altına imza atacağı sözleri, neden bir azınlık grubunun düşünceleri olarak kalıyor ve toplumda yeterli destek bulmuyor?

* * *

Türkiye Solu'ndaki örgütsel bölünmeler, kifayetsiz muhteris liderler, ülkemizi, sol siyasetin yükselmeye en uygun olduğu şu dönemde, kısır bir döngünün içine mahkum etmiş görünüyor:

Despotizme dönüşen yetersiz liderlik özellikleri, solun içindeki tartışmalara örgütsel düzeyde ambargo koyduğu, her türlü katılımcı çabayı engellediği için, siyasal alandaki parti-seçmen bütünleşmesi de gerçekleşemiyor.

Pek çok doğru ve işlevsel öneri, havada uçuşan soyut düşünceler olarak kalıyor.

Sonuç olarak Türkiye, her geçen saniye daha da artan bir hızla Orta Çağ karanlıklarına doğru geriye sürükleniyor.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional