8. Aldığı yüzde 42 oy, AKP'yi bir "kitle partisi" yapmış mıdır,
yapacak mıdır?
AKP radikal bir İslamcı Parti kimliğinden, merkez sağda bir kitle
partisi olmaya doğru bir "imaj değişikliğine" başlamıştır ama, henüz
bu yeni kimliğe kavuşmamıştır.
Çünkü "imaj değişikliği", bugün için, geniş kitleleri ikna edecek
olan bir "eylem" değişikliğine dönüşememiştir.
Bir partinin merkeze yakın bir kitle partisi olmasının birkaç
koşulu vardır. Bunlardan biri, tek başına iktidar olabilecek ya da
seçimlerden birinci veya ikinci parti olarak çıkabilecek düzeyde bir
oy almak ise, bir ikincisi "merkeze" yakın bir yerde (solda ya da
sağda) konuşlanmak ve bunun için de, en önemlisi, köşeli, radikal,
marjinal gruplardan, kadrolardan ve söylemlerden arınmaktır.
AKP'nin gerek iktidar olarak eylem ve söylemleri (YÖK, türban,
TÜBİTAK, askeri bürokrasi, Başbakanlık Müsteşarı'nın da içinde
bulunduğu kadrolar) gerekse yerel seçimlerde kullandığı temalar,
(CHP'nin kökü ve Onuncu Yıl Marşı konularındaki söylemleri, laiklik
konusundaki afişler ve benzeri kampanya ögeleri) bu partinin henüz
"kitle partisi" olma özelliklerine kavuşamamış olduğunu
göstermektedir.
Dolayısıyla, AKP, başladığını öne sürdüğü "değişim sürecini" henüz
sürdürmektedir. Sonucun ne olacağını hep birlikte göreceğiz.
9. Yukarıdaki soruyu bir kez de başka biçimde soralım: AKP "orta
sağın temsilcisi" olmuş mudur, olabilecek midir?
AKP'nin, yolsuzluktan çöken orta sağ partilerin oylarının önemli
bir bölümünü aldığı bir gerçektir. Eski orta sağ partilerden ANAP
bütünüyle çözülmüş görünmekte, gelecekte de bir varlık göstereceğine
ilişkin her hangi bir umut en azından şimdilik gözlenmemektedir.
Orta sağın öteki önemli partisi DYP, yeni lideri Mehmet Ağar'ın
önderliğinde bir toparlanma sürecine girmiş görünmektedir. Fakat bu
parti aynı zamanda "milliyetçi bir söyleme doğru" yani merkezin
dışına doğru da bir kayma sergilemektedir. Bu kaymanın hızı ve
kapsamı henüz belli değildir. Bu açıdan, AKP'nin "merkez sağa"
yerleşip yerleşmediğini belirleyecek önemli bir öge olan DYP'nin
konumu, bu partinin toparlanmakta oluşu dışında herhangi bir ipucu
vermemektedir.
Bu arada eskiden merkez sağın dışında, "milliyetçi sağ" çizgide
bir yapılanmanın temsilcisi olan MHP de de bir toparlanma
gözlenmektedir. Fakat bu partinin merkeze kaydığına ilişkin herhangi
bir ipucu yoktur. Bu nedenle, MHP'nin gelişmesinin, AKP'nin merkez
sağda konuşlanması açısından bir tehdit oluşturmadığı düşünülebilir.
10. Seçimin mutlak mağlubu CHP'dir. CHP, (muhalefet partisi olarak
güçlenmek yerine) sadece mutlak sayı ve oran olarak küçük de olsa
kayıplar yaşamakla kalmamış, geleneksel olarak kendisine oy veren
Antalya, Gaziantep, Hatay gibi önemli illerde seçimi yitirerek de
mağlup olmuştur.
11. CHP liderliğinin, bir takım mantık ve hesap oyunlarıyla bu
yenilgiyi ört-bas etmeye çalışması, hatta bir zafer biçimde
yorumlaması, bu partiye 'her şeye karşın' son seçimde bile oy veren
seçmenleri düş kırıklığına uğratmış ve kızdırmıştır.
Düş kırıklığına uğratmıştır, çünkü CHP liderliğinin özeleştiriye
uzak durduğunun ve partiye yeni bir ivme kazandıracak yetenekten
yoksun olduğunun işaretini vermiştir.
Kızdırmıştır, çünkü CHP liderliği, başta partiye oy verenler olmak
üzere, seçmenin aklını, mantığını ve gözlem gücünü hiçe saymış,
herkesin gördüğü gerçekleri, kamuoyunun önünde açık seçik bir biçimde
saptırmaya çalışmıştır.
12. Demokratik Güçbirliği adıyla aynı çatı altında seçimlere giren
SHP ve DEHAP arasındaki işbirliğinin ise Türkiye çapında bir sinerji
yaratmadığı, yani genel olarak her iki partiye de bir artı oy
getirmediği, bu seçimlerin ortaya koyduğu sonuçlardan biridir.