Makaleler
Articles in English
|
AYDINLANMA
EMRE KONGAR
YÜZDE 42'NİN ANLAMI-I
28 Mart 2004'te yapılan yerel seçimlerde iktidar partisi AKP, il
genel meclislerinde yüzde 42 dolayında oy aldı.
Bilindiği gibi yerel seçimlerde, belediye başkanlıkları düzeyinde
alınan oylar kişisel ögelerden etkilendikleri için, partilerin ülke
düzeyindeki güçleri, adayların bireysel özelliklerinden arınmış olan
il genel meclisi oylarıyla ölçülür.
AKP, 2002 genel seçimlerinde sandığa giden seçmenlerin yüzde
34'ünü, kayıtlı seçmenlerin oylarının yüzde 25'ini alarak, Mecliste
yüzde 65 oranında sandalye kazanmıştı.
Şimdi bu oran oy kullananlarda yüzde 42 dolayında, kayıtlı seçmen
bakımından da yüzde 30 dolayında görülüyor.
Nedir bunun anlamı?
Ne yazık ki Türkiye'de sorunlar ve özellikle siyasal konular çok
tek yanlı, çok kaba çözümlemelerle tartışılıyor.
Bugün ben bu yüzde 42'nin anlamını irdelemek istiyorum.
- Yüzde 42 hiç kuşkusuz AKP açısından bir seçim zaferidir. Sadece
yüzde 42'nin yüksek bir oran olmasından dolayı değil, aynı zamanda
2002 seçimlerinde yüzde 34 olan oyuna göre sekiz puan daha yüksek
olduğundan dolayı.
AKP ayrıca oyunu mutlak rakam olarak da iki milyondan fazla
arttırmıştır.
- Türkiye'deki siyasal eğilimlerin tarihsel seyrine göre, genel
seçimlerde iktidara gelen parti, ilk yerel seçimlerde başarı
kazanmaktadır. Bu açıdan AKP'nin başarısı tarihsel verilere uygun ve
beklenen bir zaferdir.
- Yüzde 42, bugünkü seçim sistemi çerçevesinde bir partiye Mecliste
salt çoğunluk veriyor. Hatta, 2002 seçimlerinde olduğu gibi yüzde 10
barajından dolayı, bırakın yüzde 42'yi, yüzde 34 bile bir partinin
mecliste, anayasayı dahi değiştirebilecek üçte iki çoğunluk almasına
yetebiliyor.
Oysa hemen anımsayalım, 1977 seçimlerinde yüzde 42 oy alan Ecevit
liderliğindeki CHP, o günün seçim sistemi çerçevesinde salt çoğunluğa
bile erişememiş, kurduğu azınlık hükümeti, Meclis'ten güven oyu
alamamıştı.
Demek ki, toplumun üzerine bir "deli gömleği" gibi giydirilmiş
olan 1982 Anayasası hâlâ etkisini sürdürmekte, siyasal iradenin
Meclis'e yansımasında önemli çarpıklıklar oluşturmaktadır.
Yani AKP'nin Meclis'teki göreli gücü, mevcut seçim sistemi dolayısıyla
abartılmış bir güçtür.
- AKP, bu seçimlerde seçmen desteğini yüzde 50'nin üzerine
çıkararak, Meclis'te sahip olduğu üçte iki çoğunluğu meşrulaştırmak
istemiş ama bu hedefini gerçekleştirememiştir.
- Seçim öncesi yapılan ve büyük tanıtım kampanyalarıyla kamuoyuna
aktarılan seçim araştırmaları, AKP'nin Türkiye çapında yüzde 60
dolayında bir desteğe sahip olduğunu açıklamıştır. Bu açıklama
AKP'nin yüzde 50'nin üzerinde bir oy oranı hedeflemesine yol açarken,
kendi yelpazesinde yani sağ kesimde olan partilerin seçmenlerinden
bir bölümünün oyunun da kendisine kanalize olmasına yol açmıştır.
- 2004 seçimlerinde MHP ve DYP'nin de, oy yitirmelerine yol açan bu
kamuoyu araştırmalarına karşın, baraj olan yüzde 10 oranına erişmiş
görünmeleri, bugünkü parlamento yapısının iki partililikten çok
partililiğe doğru dönüşmek eğiliminde olduğunu kanıtlamıştır.
- AKP'nin oyunu arttırmasının önemli bir nedeni, uyguladığı
ekonomik politikalardaki başarısı değil, geleceğe yönelik seçmende
oluşturduğu iyimser beklentidir. Çünkü makro ekonomik göstergelerin
iyileşmesine karşın, yatırım ve istihdamda herhangi bir iyileşme
yoktur, üstelik kırsal alanlarda, tarımda medyana gelen yapısal
değişmeler bu kesimi ayrıca yoksullaştırmıştır. Yani halk yoksuldur.
AKP'ye verilen destek bu yoksulluktan kurtuluş umudunu
yansıtmaktadır.
Bu umut, AKP'nin yeni bir parti oluşundan, öteki merkez sağ
partilerin yolsuzluktan dolayı çökmüş olmasından, soldaki muhalefete
halkın güvenini yitirmiş olasından ve halka henüz yansımamış bile
olsa, özellikle medyanın çok abarttığı makro ekonomik göstergelerin
düzelmiş olmasından kaynaklanmaktadır.
Haftaya devam edeceğim.
|