Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

 

UNUTULAN TARİHSEL GERÇEKLER II: YÖK NASIL KURULDU

 

Sevgili okurlarım, son günlerdeki YÖK tartışmaları, toplumsal belleğimizin ne denli güçsüz olduğunu bir kez daha gösterdi.

Ne YÖK'ün hangi koşullar altında ve hangi amaçla oluşturulduğunu anımsayan var, ne de YÖK kurulduktan sonra üzerinden buldozerle geçilen üniversitelerimizde yapılan tahribatı.

Bu arada tabii YÖK kurulduğunda ona alkış tutanların bugün neden YÖK'e en şiddetle karşı çıkanlar arasında yer aldıklarını da kimse irdelemiyor.

Bakın geçmişe, YÖK'ün ortaya çıkış ve işleyiş sürecine kuş bakışı bir göz attığımızda nelerle karşılaşıyoruz:

  1. YÖK, 1980 öncesi Türkiye'yi pençesine alan ve Soğuk Savaş dönemindeki "solcu-sağcı" kutuplaşmalarının kışkırttığı "terör döneminin" sonuçlarından biri olarak ortaya çıktı.
     
  2. 12 Eylül 1980 askeri darbesini yapanlar, Üniversiteleri, ülkedeki terör dalgasının sorumlularından biri olarak ilan ettiler. Bu yaklaşımın temelinde, üniversitelerde solcu hocaların yuvalandığı ve bunların öğrencileri kışkırttığı inancı yatıyordu.
     
  3. Oysa bu inanç gerçeklere uygun değildi. Hiçbir hoca öğrencilerini teröre yöneltecek bir eğitim yapmıyordu. Tam tersine bütün hocalar, özellikle de solcu ve demokrat olarak nitelenenler, öğrencilerini terörden alıkoymaya çalışıyorlardı.
     
  4. Soğuk Savaş çerçevesinde Türkiye'ye egemen olan güçler üniversitelerdeki özgürlükçü ve bilimsel öğretimden memnun değillerdi. Bu tür özgür ve demokratik ilkelere göre yapılan bir eğitimin Türkiye'deki solcu (komünist) fikirleri beslediği inancını taşıyorlar, bilimsel ve demokratik bir eğitim yerine, Soğuk Savaş'ın bir silahı olarak, bilimsellikten ne denli uzak olursa olsun, dinci ve milliyetçi çizgide bir eğitim istiyorlardı.
     
  5. Türkiye'deki demokrasiyi, kendi totaliter ve otoriter devlet modellerini empoze etmek için kullanmaya çalışan terörcü güçler, bu amaçlarını eğitimi ele geçirerek ve gençleri kendi taraflarına çekerek gerçekleştirmeye çalışıyorlardı.
     
  6. Böylece Eğitim Enstitüleri ve Üniversiteler Türkiye'de otoriter ve totaliter modeller kurmak için birbirleriyle savaşan grupların hedefleri ve mücadele alanları haline geldi.
     
  7. Sağ ve sol gruplar üniversiteler üzerinde baskı kurarak eğitimi kendi amaçlarına göre denetlemeye çalıştılar. Bu arada siyasal iktidarın kontrolünde olan Eğitim Enstitüleri sağ güçlerin eline geçti. Siyasal iktidardan göreli olarak bağımsız nitelik taşıyan üniversiteler ise, kendilerini denetlemek için çatışan grupların savaş alanı olarak terörün besleyicisi değil kurbanı oldular.
     
  8. Hiçbir sonuca ulaşması olanaklı olmayan ama Soğuk Savaş bağlamında körüklenen terör eylemleri, gençleri ve öğrencileri militan olarak kullanmaya başlayınca, Türkiye'nin en değerli beyin gücü olan gençlerimiz birbirlerini öldürmeye başladı. Bu arada pek çok üniversite hocası, üniversiteleri denetlemek isteyen terör güçleri tarafından, hem demokrat oldukları için susturulmak amacıyla hem de üniversite yönetimlerine gözdağı vermek için katledildi.
     
  9. 12 Eylül 1980'de yönetime "terörü önlemek" için el koyan askerler, Soğuk Savaş bağlamında, "anti-komünist" bir yaklaşımla, dinci ve milliyetçi bir çizgide, sendikalar gibi pek çok başka demokratik kurum ve örgüt ile birlikte, üniversiteleri de terörden sorumlu tuttu.
     
  10. YÖK'ün kuruluşu, üniversitelerin hem cezalandırılması hem de denetim altına alınması olarak iki farklı hedefe yönelmişti.
     
  11. Böylece YÖK'ün kuruluşu hem bir haksızlığı hem de bir yanlışlığı yansıtıyordu: Üniversiteler sorumlu olmadıkları terörden dolayı cezalandırıldıkları için haksızlığa uğruyorlardı. Yönetim ve eğitim ise, dinci ve milliyetçi bir çizgide yeniden düzenlenmek istendiği için de bilimsellikten sapma yanlışına düşülüyordu.
     
  12. Bütün üniversiteleri tek bir yapı içinde bütünleştirerek ilkokul düzeyine indiren YÖK yasası, Milli Güvenlik Konseyi tarafından, 1982 Anayasası'ndan önce kabul edildi ve Anayasa komisyonu başkanı Prof. Orhan Aldıkaçtı'nın bütün itirazlarına karşın, olduğu gibi Anayasa'nın içine monte edildi; böylece bütün yanlışlarına karşın bugün bile bir sorun olma niteliğini sürdürme başarısını gösterdi.

  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 25 Mart 2024

Valid HTML 4.01 Transitional