Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

 

ASKER-SİYASET İLİŞKİLERİNDE UNUTULAN NOKTALAR V

 

31) Böylece 12 Mart askeri darbesinin önceden görülemeyen ve belki de istenmeyen bir sonucu, oy depoları aynı olduğu için birbirleriyle kanlı-bıçaklı rakipler durumunda olan orta sağ (isterseniz liberal sağ), milliyetçi sağ (isterseniz faşist) ve dinci sağ (isterseniz şeriatçı) partiler arasındaki bir koalisyonu iktidara getirmek oldu.

32) Demokrasiyi kullanarak, onu ortadan kaldırma ve kendi otoriter modellerine göre bir rejim kurma çabaları bu dönemde de devam etti. Üstelik bu modellerin sağ kesimde yer alanları, iktidara da ortak olmuştu. İktidar dışı sol gruplar da, "parlamento dışı muhalefet" adı altında kendi modelleri için her türlü çabayı gösterirken terörist yöntemleri de kullanıyorlardı.

33) Artık iş çığrından çıkmış sağ tarafı doğrudan hükümetçe desteklenen bir sağ-sol çatışması ve bu çatışmanın yarattığı terör başta üniversiteler olmak üzere tüm Türkiye'yi pençesine almıştı. 12 Eylül öncesinde günlük ortalama kurban sayısı 30'a kadar çıkmıştı. Ülke en değerli evlatlarını siyasal teröre kurban veriyordu.

33) Bu durumda, bir süre sonra, sıkıyönetim ilan edilmesi gerekti. Fakat ordu, kısa bir süre önce iktidardan uzaklaştırdığı Demirel'e güvenmediği gibi, iktidarın da, bu rejimi değiştirme kavgasında bir taraf olduğunun bilinciyle, sivil politikacılara tam destek vermedi.

34) Milliyetçi Cephe Hükümetlerinin ülkeyi kana boyamasından bıkan seçmen, sosyal demokratlara tarihin en büyük desteğini vererek CHP'yi 1977 seçimlerinde birinci parti yaptı ama Ecevit yine hükümeti tek başına kuracak çoğunluğa erişemedi. Sonunda yine bir takım transferlerle, bağımsız on bir milletvekilinin desteğini alan Ecevit bir hükümet kurdu ama bu hükümetin büyük başarısızlığı hem sosyal demokrasinin hem de sivil siyasetin sonunu getirdi.

35) Ecevit'in başarısızlıkla sonuçlanan hükümet denemesinden sonra azınlık hükümeti olarak iktidara gelen Demirel ekonomik bir "restorasyon" programını, Özal'ın hazırladığı ünlü 24 Ocak 1980 kararlarını yürürlüğe koydu. Ekonomik sıkıntıların yükünü olduğu gibi geniş halk kitlelerinin sırtına yükleyen bu programın demokratik bir ortamda seçilmiş bir siyasal iktidar tarafından başarıyla yürütülmesi hemen hemen olanaksızdı. Bu olanaksızlığa bir de günde otuza varan terör kurbanı eklenince, iktidar bir kez daha silahlı kuvvetlere yani askeri darbeye yaldızlı davetiyeyle ikram edilmiş oldu. Tabii bu arada Ecevit hükümetinin de denenmiş, yani sivil seçeneklerin bitirilmiş olması, bu davetiyenin hazırlanmasında önemli bir rol oynadı.

36) 12 Eylül'ün tam bir baskıcı darbe olarak ortaya çıkmasının birden çok nedeni vardı:

Esas neden, Türkiye'nin sınıfsal ve siyasal yapısının gerçek bir demokrasiyi üretecek ve besleyecek bir aşamaya henüz gelememiş olmasıydı. Dünyada demokrasiyi kurmuş olan sermaye ve işçi sınıfları Türkiye'de yeterince güçlenmiş ve demokrasiyi benimsemiş değillerdi.

İkinci neden ise Soğuk Savaş'ın dünyada bütün hızıyla devam etmekte oluşuydu. Türkiye'nin de içinde hemen hemen kayıtsız koşulsuz yer aldığı ve tümüyle teslim olduğu "Batı Dünyası" Amerika'nın önderliğinde son derece katı bir "anti-komünist" yaklaşım içindeydi. Batı Dünyası'nın komünizme karşı savaştaki "ileri karakolu" olan Türkiye'de sol açılımlı bir demokrasiye izin verilmesi, bu yaklaşıma tersti. Dinci ve milliyetçi ögeler, hem uluslar arası hem de ulusal iktidarlar tarafından anti-komünist bir yaklaşım içinde desteklenmiş, beslenmiş ve güçlendirilmişti. Sonradan bütün belgeleriyle daha açık bir biçimde ortaya çıkacağı gibi, "sağ" teröristler, doğrudan doğruya iktidar tarafından desteklenmiş ve sola karşı kullanılmışlardı. 12 Eylül darbesi bu durumu zora dayanarak "meşrulaştırıyordu".

Üçüncü neden ise ülkede gerçekten can güvenliğinin kalmamış olmasıydı.

37) Bu ortamda, tam bir anti-komünist Soğuk Savaş mantığı ile hareket eden 12 Eylül darbecileri, Türkiye'nin tüm demokratik kurum ve kuruluşlarını yeniden düzenlediler: Anayasadan da önce eğitime el atan darbeciler, bilimin gereğini yerine getirmeye çalışan üniversiteleri, terörizmi beslemekle suçlayarak bilimsel düşüncenin önünü kestiler, demokrat bilim insanlarını tasfiye ederek, dinci ve milliyetçi kişileri öğretim üyesi ve yönetici yaptılar. Oysa üniversiteler terörün kaynağı değil, tam tersine kurbanı idi.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional