Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
AYDINLANMA
EMRE KONGAR
KÜRESELLEŞME VE PORTO ALEGRE'NİN ÖNEMİ
Tüm Dünya ve tabii tüm Dünya ile birlikte Türkiye de müthiş bir ideolojik bombardıman altında: "Küreselleşme kaçınılmazdır. Buna karşı çıkan yok olmaya mahkûmdur." Aslında bu önermenin birinci bölümü doğru. Küreselleşme kaçınılmazdır. Önermenin birinci bölümü doğru olunca ikinci bölümü yani "Buna karşı çıkan yok olmaya mahkûmdur." bölümü de doğru gibi görünüyor. Oysa gerçek durum böyle değil. Çünkü birinci olarak "Küreselleşme" tek boyutlu bir süreç değil. İkinci olarak "Küreselleşme" doğrusal bir süreç değil. Önce "Küreselleşmenin" tek boyutlu olmadığını anımsayalım: Küreselleşme, siyasal, ekonomik ve kültürel olarak üç boyutlu bir süreç. Siyasal olarak Birleşik Amerika'nın liderliği, ekonomik olarak uluslararası sermayenin egemenliği, kültürel olarak da, tek düze bir tüketim kültürünün egemenliği ve mikro milliyetçi ile mikro dinci akımların desteklenmesi söz konusu. Sonuçları itibarıyla da zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapan, ulus devletleri hem alttan hem de üstten zorlayan, bir yandan da terörü bile küreselleştiren bir süreç. Dolayısıyla, bu sürecin farklı boyutlarını ve bu farklı boyutların kimi zaman birbiriyle çelişen sonuçlarını tek bir paket içinde değerlendirmek yanlış. İkinci olarak "Küreselleşme" sürecinin tek düze, doğrusal bir biçimde gelişmediğini bilelim: "Küreselleşme", aynı doğrultuda, hiç engelsiz gelişen bir süreç değil, diyalektik biçimde, karşıtlarını da doğuran bir oluşum. Şimdi hemen, "Küreselleşmenin" siyasal ve ekonomik boyutunun bir simgesi haline gelen Davos-New York toplantıları ile "Küreselleşmenin" sosyal sonuçlarının masaya yatırıldığı Porto Alegre toplantıları arasındaki karşıtlığı, ya daha doğru bir tanımla "çelişkiyi" anımsayalım. Aynı biçimde "Küreselleşme" sürecinin bütün olumsuzluklarına karşın, içi boşaltılmış olarak da olsa iki kavramı, "Demokrasi" ve "İnsan Hakları" kavramlarını da "Küreselleştirdiğini" unutmayalım. Bütün bu noktaları akılda tutarsak, "Küreselleşme karşıtları" teriminin yanlış olduğunu, aslında kastedilenin, "Küreselleşmenin olumsuz yanlarını reddedenler" olduğunu hemen görürüz. Bir başka deyişle, "Küreselleşmeyi" eleştirmenin, onu reddetmekle değil, onun kendi diyalektiği içinde, olumlu yanlarını alıp, bu olumlu yanların, olumsuzlukları törpülemesini sağlamakla olanaklı olduğu hemen görülecektir. Bu anlamda Porto Alegre toplantısının "Küreselleşme Karşıtlarının" toplantısı değil, "Küreselleşmenin Sosyal Yönlerini Tartışanların" toplantısı olduğuna dikkat edilmelidir. Porto Alegre'de yapılan iş "Küreselleşmeyi" reddetmek değil, "Küreselleşmenin" ekonomik boyutuna sosyal ve kültürel anlamda, tabii siyasal açılımları da olacak biçimde karşı çıkmaktır: Yani Porto Alegre "Küreselleşme bilincinin", bir başka deyişle küreselleşmenin olumsuz yönlerinin engellemesi yönünde girişilen çabaların "Küresel düzeyde örgütlenmesi" sürecidir. "Küreselleşme" gerçekten önlenemez bir süreçtir. Ama ona karşı çıkanlar hiç de yok olma yolunda değildirler. Çünkü ona kavram ve süreç olarak değil, sadece onun ekonomik, siyasal ve kültürel boyutlarının olumsuz sonuçlarına karşı çıkmaktadırlar. Bu mücadeleyi de onu reddederek değil, onun kendi diyalektiği içindeki çelişkilerini yine "Küresel" olarak kullanarak yapmaktadırlar. Porto Alegre'nin önemi de işte buradadır: Küreselleşmenin olumsuz sonuçlarıyla mücadele, yine küreselleşme süreci içinde, "Küresel yöntemlerle" ele alınmaktadır. |
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 30 Eylül 2024