Kitaplar
Kitapların
ListesiSürekli Yazılar
Kitap Söyleşileri
AYDINLANMA
EMRE KONGAR
3 KASIM 2002 SEÇİM SONUÇLARI-III
ŞAİBELİ İKTİDAR
Genç kuşaklar bilmez, Arapça kökenli "şaibeli" sözcüğü " lekeli, kusurlu, eksiği olan" anlamına gelir.
Kendisine, Türkçeyi zorlamak bahasına AK Parti demeyi yeğleyen Adalet ve Kalkınma Partisi'nin, "AK" sözcüğü üzerinde bu denli ısrar etmesinin sanıyorum iki nedeni var:
Birincisi, kendilerine "ak" ismini yakıştırarak "Biz lekesiziz (yani şaibesiziz)" demek istiyorlar.
İkincisi, "ak" sözcüğünden türemiş olan "aklanmak" mastarına çağrışım yaparak, "aklanmış, ibra edilmiş, temize çıkmış" oldukları gibi bir izlenim yaratmak istiyorlar.
AKP'nin siyasetteki yönetim kadroları belli oldukça, "Nasıl bir iktidar" sorusunu yanıtlayacak ipuçları da billurlaşıyor:
Hükümetin kurulması ve Meclis Başkanı'nın seçilmesi ile belirlenen isimler, ne yazık ki AKP'nin "kendisinden menkul" olan bu "ak" sıfatına karşın, oldukça şaibeli bir görünümde.
Gazetelerdeki haberlere bir göz atıyorum, bayağı canım sıkılıyor:
19 Kasım Salı günkü Cumhuriyet, İDO yolsuzluğundan yargılanan Binali Yıldırım'ın Ulaştırma Bakanı, İGDAŞ yolsuzluğundan yargılanan Hilmi Güner'in ise Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olduğunu yazıyor.
Aynı haberde Maliye Bakanlığı'na atanan Kemal Unakıtan'ın ceza yasasına göre 5, bankalar yasasına göre 4 suçtan yargılandığı ve bu suçlar arasında "çete oluşturmak" ve "haksız menafaat temin etmek" gibi iddiaların da yer aldığı belirtiliyor.
21 Kasım tarihli Hürriyet'te Bekir Coşkun bu üç bakanın durumlarına işaret ettikten sonra "Tayyip Erdoğan'ın peşindeki dosyaları" anımsatıyor ve AKP'nin "İrticai faaliyetlerinden dolayı üniversiteden uzaklaştırılmış birisini Milli Eğitim Bakanı yapmak isterken, suçüstü yakalandığını" belirtiyor.
Milli Eğitim Bakanı yapılmak istenirken Cumhurbaşkanı'nın müdahalesi ile Devlet Bakanlığı'na kaydırılan Beşir Atalay'ın, doktora tezinin kapağına resmini koyacak kadar Humeyni hayranı olduğu ve irticai etkinliklerinden dolayı Kırıkkale Üniversitesi rektörlüğünden alındığı, 20 Kasım tarihli Cumhuriyet'in verdiği haberler arasında.
21 Kasım'da yine Hürriyet'te Yalçın Bayer'in sütununda Kültür Bakanlığı'na getirilen Hüseyin Çelik'in, 1999 seçimlerinde, Jetpa sanığı Fadıl Gündüz'ün kontenjanından nasıl DYP milletvekili seçildiği anlatılıyor.
Gazetelere ve televizyonlara yansıyan haberlere göre Meclis Başkanlığı'na seçilen Bülent Arınç, eşinin türbanlı olmasını sakıncalı görenlere "inat" olarak aday olduğunu ve seçilince, türbanlı eşini alarak Cumhurbaşkanı'nı uğurlamaya gideceğini belirtiyor; nitekim seçilince aynen dediği gibi davranıyor.
Hürriyet'te, AKP iktidarına büyük bir avans vermiş görünen Ertuğrul Özkök bile, bu "inatlaşmanın" kimseye hayır getirmeyeceğini yazıyor.
Bu arada yine gazetelerden yeni Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in ANAP'ta Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı iken "Flört fahişeliktir" dediğini ve bugün de bu görüşünün arkasında durduğunu öğreniyoruz.
Evet, kitle iletişim araçlarına yansıyan "AKP iktidarının genel görünümü" böyle:
Liderleri Tayyip Erdoğan'ın sabıkası başta olmak üzere, gerek dini siyasete alet etme gerekse yolsuzluk konularında "şaibeli (lekeli) bir iktidar".
Peki bu iktidar ne yapacak?
1950, 1965 ve 1983 yıllarında tek başlarına iktidara gelen benzerleri ne yaptılarsa onu yapacak, yani dört konuya ağırlık verecek:
1) Adalet ve üniversite dahil, tüm devlette kadrolaşacak.
2) Kendine bağımlı bir sermaye yaratmaya çalışacak, bu bağlamda hem yeşil sermayeye hem de Anadolu sermayesinin bazı gruplarına destek verecek, bunları güçlendirmeye çalışacak.
3) Milli Eğitimde ve medyada dinci çizgiyi egemen kılacak ve bu yolla Türkiye'nin geleceğini etkilemeye çalışacak.
4) Bu üç amacın finansmanı için de "kalkınma", "gelişme", "canlanma" "büyüme" adları altında ekonomiye para pompalayacak ve ekonomik dengeleri yeniden alt-üst edecek.
Türkiye'nin iyiliği için, dilerim ben haksız çıkarım.
