Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
AYDINLANMA
EMRE KONGAR
BRAVO İSMAİL CEM
12 Şubat'ta, İstanbul'da, çok önemli bir toplantı başlıyor. Türkiye, İslam Konferansı Örgütü üyeleriyle Avrupa Birliği üyelerini biraraya getirerek, bu iki ayrı dünyanın çeşitli ülkelerinin "Uygarlıklar Sorununu" tartışmasını sağlayacak. Bu toplantıda 11 Eylül 2001'deki terör eyleminden sonra yeniden gündeme gelen ve önem kazanan, Amerikalı Siyasal Bilimci Samuel Huntington'un tümü yanlış temellere oturtulmuş olan ve en hafif deyimiyle "seçkinci", biraz daha gerçekçi deyimle, "faşist" nitelik taşıyan "Uygarlıklar Çatışması" tezi de tartışılacak. Huntington, tarihçi Toynbee'ye dayadığı tezinde, bir uygarlığın ancak bir düşmanla karşılaştığında ve onu yendiğinde geliştiği varsayımından hareket ederek, Sovyetler Birliği çöktükten sonra Batı uygarlığının düşmandan yoksun kaldığı için rehavete kapılarak, laçkalaşacağı kaygısıyla, Batı'nın karşısında, din ayrımına dayalı yeni düşmanlar üretmeye soyunur ve ilk aşamada İslam uygarlığını ikinci aşamada da Çin (onun deyimiyle Sind) uygarlığını Batı'nın düşmanları olarak belirler. Huntington bu tezini geliştirirken bir başka iddiada daha bulunur: Ona göre Batı uygarlığı tek ve biriciktir. Başka uygarlıklar tarafından ulaşılamaz, taklit edilemez ve kendisine benzeşilemez. Batı uygarlığını da Batı Avrupa, Kuzey Amerika, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda olarak tanımlar. Bu iki "seçkinci" (faşist) tezi geliştiren Huntington bununla da kalmaz, döner İslam dünyasına "İnsan hakları, kadın hakları, demokrasi gibi kavramlar Batı'nın emperyalist kavramlarıdır, siz bunlara bakmayın, kendi yerel değerleriniz içinde yaşamaya devam edin" der. Model ortada değil mi? İslam olduğu yerde kalsın, değişmesin. Batı zaten erişilmez. Yani geri kalmış ülkeler, demokrasi ve insan hakları gibi kavramların peşinde koşmasın, gelişmesin ve bu değerlere dayanarak, Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptığı gibi Batı emperyalizmine karşı çıkmasın. İşte bu iler tutar tarafı olmayan tezlerine dayanarak, Amerika Birleşik Devletleri'nin dünyayı yeniden düzenlemesi gerekliliğine işaret eden Huntington'un görüşleri, birden bire 11 Eylül teröründen sonra yeniden gündeme geldi. Çünkü bu kez, Amerika'nın Sovyetler Birliği'ne karşı "İslam mücahidi" olarak, bizzat üretip, eğittiği, yetiştirdiği, örgütlediği Taliban ve Usame Bin Ladin, Sovyetler çöktükten sonra işlevsiz kalmış ve bu kez Orta Doğu savaşını ve İslam ülkelerindeki yoksullukları bahane ederek, kendisini yaratan Amerika'ya, üstelik de "İslami bir ideolojik kılıf altında" saldırmıştı. Bu terörist eylem üzerine, derhal Huntington'un tezleri ısıtılıp yeniden piyasaya sürüldü: İşte "Uygarlıklar çatışması" adı altında "dinler savaşı" başlamıştı. Bu zorlama yorum, bir yandan İslam dinini, terörist eylemleri için kılıf yapmak isteyenler tarafndan öne sürülürken, öte taraftan Berlusconi gibi kafası Hristiyan fanatizmi ile yıkanmış politikacılar tarafından da desteklendi. Oysa sadece müslüman bir toplumda laik ve demokratik bir devlet gerçekleştirme yolunda büyük ilerlemeler kaydetmiş olan Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığı bile Huntington'un tezlerinin yanlışlığını kanıtlıyordu. Zaten bu nedenle de Huntington, tam bir Atatürk ve Türkiye düşmanı olarak, kitabında Atatürk'ün ve Türkiye Cumhuriyeti'nin yanlışlığı üzerine koskoca bir bölüm yazmıştı. İşte Cem'in gerçekleştirdiği, İslam Konferansı Örgütü ile Avrupa Birliği ülkeleri arasındaki uygarlıklar konferansı bütün bu şaklabanlıkları ve zorlamaları tartışacak bir ortam oluşturuyor. Cem'in de soylediği gibi "Konferansın kendisi ve Türkiye'de yapılıyor olması doğrudan bir mesajdır bütün dünyaya". Cem'i bu projesi için kutlarım. |
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 30 Eylül 2024