Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

BİR BAŞKA DÜNYA BANKASI UZMANININ GORUSU

 

 

 

Değerli okurlarım, biliyorsunuz Kemal Derviş Türkiye'ye Dünya Bankası'ndan geldi.

Görevi "Türkiye ekonomisini kurtarmak" olarak tanımlanıyor.

Bana kalırsa esas görevi Türkiye ekonomisini dünya ekonomisi ile "küreselleşme çerçevesinde" bütünleştirmek.

Bu "genel amaç" için "üç yakın hedef" belirlemiş görünüyor.

Kanımca Derviş'in söylem ve eylemlerine dönük çelişik duygu, düşünce ve değerlendirmeler, bu üç yakın hedefin "ulusal çıkarlarımız" açısından birbirleri ile tam bir uyum içinde olmamasından kaynaklanıyor.

Şimdi bu hedeflere analitik olarak yakından bakalım ve aralarındaki çelişkileri görelim:

Birinci hedef, borç ödemeleri baskısından dolayı durmuş olan piyasaların yeniden çalışmasını sağlayacak nakit döviz girişini, yine borç olarak temin etmek.

Hiç kuşkusuz, bu hedef, ekonomiyi yeniden "işler hale getirmek" yani mali ve ekonomik darboğazları aşmak açısından "ulusal çıkarlarımızla uyumlu".

İkinci hedef, gelecek yeni borçların politikacıların ve yandaşlarının ceplerine girmesini engelleyecek ve ekonominin yararına kullanılmasını sağlayacak önlemlerin bir bölümünü almak.

Hiç kuşkusuz, "yağma düzenine karşı, şefaflık, hukuk devleti ve profesyonellik" ilkelerine uygun düzenlemelerin yapılmasını öngören bu hedef de mevcut politikacıların çıkarlarına çok karşı olsa da, "ulusal çıkarlarımızla" bütünüyle uyumlu görünüyor.

Üçüncü hedef, özelleştirmenin ve ekonomimizin dünya ekonomisi ile bütünleşmesinin hızlandırılmasını sağlamak.

İşte bu hedefin "ulusal çıkarlarımıza uygun olup olmadığı" ya da "ulusal çıkarlarımıza uygun bir biçimde gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği" konusunda çelişkili yorumlar var.

Çünkü, bütün büyük devletler tarıma sübvansiyon verirken, Türkiye'de tarımın dünya piyasası koşullarına ve dolayısıyla ölüme terkedilmesi, tahkim yasası, telekom gibi işletmelerin yabancı ortaklara satılması sürecinde yaşanan çelişkilerin çözülememiş olması gibi sorunlar, zihinlerde önemli soru işaretleri yaratmakta.

Ayrıca bu hedefin, ekonominin üretkenliği (yani ilerdeki borç ödeme kapasitemiz) açısından da, ilk iki hedef ile çeliştiği iddiaları var.

Bu çerçevede, aynen Derviş gibi, Dünya Bankası'nda çalışmış olan ve halen de Banka ile ilişkisi süren Türk bir uzmandan, bir başka görüş aldım.

Bu uzman halen Dünya Bankası ile ilişkilerini sürdürdüğü için, adını açıklamayı sakıncalı buluyorum.

Bu uzmanın görüşüne göre, bugün Türkiye Cumhuriyeti, aynen Osmanlı İmparatorluğu'nun Kırım Savaşı sırasında İngiltere'nin öneri ve baskısıyla girdiği dış borçlanma süreci içindedir.

Bu nedenle de iflas kaçınılmazdır.

Çünkü, bugünkü Türkiye, (aynen 150 yıl önceki Osmanlı gibi) alınan dış borçları, ekonomide rasyonel bir biçimde kullanacak yönetim kadrosundan ve siyasal yapıdan yoksundur.

Dolayısıyla verilen dış borçların yine dış borçlarla tasfiye edilmesi süreci başlamıştır ve bu süreç kaçınılmaz olarak iflasla sonuçlanacaktır.

Basında Cumhuriyet dışındaki gazetelerde, Günör Uras'la, Serdar Turgut'un açıkça, ve başta Ege Cansen olmak üzere, daha pek çok yazarın da koşullu olarak ve ihtiyatlı bir biçimde dile getirmeye çalıştığı bu görüş, girdiğimiz "çıkmaz yolun" diyalektik sonuçlarından biridir.

Bu görüşün tartışılmaya başlanmış olması bile iflasın engellenmesi açısından alınacak tedbirleri gündeme getireceği için olumlu bir adımdır.

 

 

 

 

 


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional