Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

ASANSÖRDEKİ YARALI GÜVERCİN

 

 

 

Değerli okurlarım, dört haftadır bu sütunda, "Yağma Düzeni" üzerine, bu düzenin toplumbilimsel ve tarihsel temellerini irdelemeye çalışan yazılar yazdım.

Bazı okurlarım tarafından "Türkiye'de çok önemli güncel olaylar olurken, böyle ‘genel bir konuda' neden bu kadar uzun zaman harcadığım" sorgulandı.

Tam bu sırada, "hazine arazilerinin satışı" konusundaki yasa tasarısı yani "yağma düzeninin önemli bir aracı", üstelik de bütünüyle benim çözümlemelerime uygun bir biçimde, gelip gündemin başına oturuverdi.

Böylece benim, geneli anlatırken, güncele, hem de şaşırtıcı bir ‘hissi-kablel-vuku' ile olaylara ‘ön alarak' değindiğim ortaya çıktı.

Bu gün size bambaşka bir yazı yazmak istiyorum.

Bu yazı size, lumpenpolitikacılarımızın, "yağmacı düzenin harcı olarak kullandığı gecekondu halkının", daha güzel, daha mutlu bir toplum yaratmakta nasıl işlevsel olabileceği konusunda da ışık tutabilir sanıyorum.

Benim oturduğum daire, bir binanın altıncı katında.

Her akşam eve geldiğimde asansöre biniyorum.

Geçen aksam geldiğimde, asansör ikinci katta idi.

Çağırma düğmesine bastım.

Asansör zemin kata gelince, kapıyı açar açmaz bir de ne göreyim:

Oldukça besili bir güvercin, asansörün sağ arka köşesine büzülmüş, gözlerini bana dikmiş bakıyor.

Uçamadığı belli.

Çünkü beni görünce kanatlarıyla herhangi bir hareket yapmadı.

Sadece gözleri gözlerimde, umutsuz bir aşık gibi hüzünle bakıp duruyor.

Belli ki onu içeri biri koymuş.

Belli ki, onu içeri bırakan kişi o anda ya ikinci katta, ya da aşağı inmek üzere; ben asansörü çağırınca dışarda kalmış, güvercin tek başına zemin kata inmiş.

Derhal, elimle asansörün kapısını tutarken, vücudumla merdivenlere doğru eğilip, yukarı doğru "Bu kuşu kim koydu buraya?" diye seslendim.

Merdivenlerden aşağı doğru inen telaşlı ayak sesleriyle birlikte "Aman abi, ben koydum, geliyorum" diye bir yanıt duyuldu yukarlardan.

Birazdan nefes nefese, omuzunda boş bir plastik su bidonu ile, mahalleye su dağıtan kamyonun, dairelere su taşıyan genç hamalı göründü merdivenin başında.

"Abi, kuş uçamıyordu, kediler yemesin diye elime aldım, içeri getirdim, şimdi götürüp mezarlık duvarının üstüne koyacağım" dedi.

Bizim mahallede, maşallah kedi ve köpekten geçilmez.

İstanbul'da, hem evde beslenen hem de sokakta yaşayan kedi ve köpek nüfusu en yüksek olan semt herhalde bizimkidir.

Güvercinler ile birlikte, denize yakın olduğu için, martılar da eksik olmaz mahallemizde.

Anlaşılan bu güvercin bir nedenle yaralanmış.

Onu yerde gören bizim genç hamal, kedilere yem olmasın diye acıyıp eline almış.

Ama o sırada sırtında taşıdığı su bidonunu da teslim etmesi gerek.

Güvercinle birlikte binmiş asansöre, çıkmış yukarıya ve tam suyu ikinci kattaki daireye verirken, ben asansörü aşağı çağırmışım.

Karşımızdaki Musevi mezarlığının duvarları hiç bir kedinin tırmanamayacağı kadar yüksektir.

Genç hamal, omuzunda boş su bidonu, tek eliyle taşıdığı yaralı güvercini, götürüp o duvarın üstüne koydu.

Ben de bu hamal vatandaşımın davranışı karşısında sulanan gözlerimi silerek, boş görünen ama aslında uçamayan güvercinin ve onu koruyan hamalın ruhlarıyla dopdolu olan asansöre bindim.

Hep birlikte yukarı çıktık.

Sonra da oturdum bu yazıyı yazdım.

 

 

 


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 25 Mart 2024

Valid HTML 4.01 Transitional