Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

YAĞMANIN KURUMLAŞMASI II:

AŞAĞIDAN YUKARI

 

 

İki hafta önce "Yağma Sosyolojisine Giriş" adlı bir yazı yazmış, geçen hafta da "Yağmanın Kurumlaşması I: Yukardan Aşağı" başlığı ile yazdığım makale ile devam etmiştim.

Okumamış olanlar, isterlerse, "kongar.org" adresli sitemdeki "Aydınlanma" başlığını tıklayarak bu makalelere ulaşabilirler.

Esas olarak işlediğim ana tema, Türkiye'deki yağma düzeninin, hem yukardan aşağı, hem de aşağıdan yukarı, birbirini pekiştiren iki ayrı süreç halinde kurumlaştığı, bu yüzden de sanıldığından hem çok daha güçlü ve derin, hem de başedilmesi ve ortadan kaldırılması çok zor bir nitelik taşıdığı.

Bugün, bu süreçlerden "aşağıdan yukarı doğru" olanının mekanizmasını irdelemek istiyorum.

İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan yeni dünya dengeleri ve Soğuk Savaş, Türkiye'de "Çok Partili Düzen"e geçiş süreci ile çakıştı.

Kurulan yeni dünya dengeleri çerçevesinde, Amerika'nın liderliğindeki Batı Dünyası içinde yer alan Türkiye, ekonomik ve siyasal açıdan yeni açılımların ve atılımların eşiğindeydi.

Bu açılım ve atılımların başında da "tarımın canlandırılması" ve "geniş kitlelerin (yani köylülerin) demokratik düzene katılımlarının sağlanması" geliyordu.

Bu soyut açlımın somut uygulaması "tarımın makinalaşması" yani tarıma traktörün girmesi biçiminde görüldü.

Pek doğal olarak bu "makinalaşma" sürecinde pek çok acemilik yaşandı, yedek parça ve servis eksiklikleri, Türkiye'nin önce bir "traktör mezarlığına" dönüşmesine yol açtı, ama sonunda "teknolojik gelişme" rayına oturdu ve tarımın "makinalaşması" sağlandı.

Olay, daha tarihsel ve ekonomik anlamda "rayına oturmadan" önce bile, traktörün tarlaya girmesi, derhal sosyolojik souçlarını verdi: Tarımdan, yani kırsal alanlardan "makinalaşmanın" açığa çıkardığı iş gücü, kentlere hücum etti.

Kentler buna hazırlıklı değildi tabii.

Siyasal iktidar ise kentsel planlamaya hiç de sıcak bakmıyordu.

Sonuç, hazine, vakıf ve belediye arazileri üzerinde (hatta kimi zaman özel mülkiyetteki arsaları bile işgal eden bir biçimde) tam bir gasp eylemi ile ortaya çıkan "gecekondu" bölgeleri oldu.

Gecekondu halkı, köyünden kopmuş, kentte yeni yaşam olanakları arayan, ama içinde yaşadığı ev dahil, hemen hemen hiç bir "meşru" dayanağı (örneğin sabit bir işi ve geliri) olmayan, son derece dinamik, atılgan ve hatta saldırgan bir niteliğe sahipti.

Bu nüfus, gerek gasp yoluyla (önceleri mafyaya sonraları yerel yönetimlere rüşvet vererek) edindiği evini meşrulaştırmak, gerekse düzgün ve sürekli bir iş bulmak, çoluğuna çocuğuna eğitim ve sağlık gibi hizmetleri ve hatta onlardan da önce, evine su ve eletrik gibi temel gereksinmeleri sağlamak için canhıraş bir uğraş içine girdi.

Toplumun bütün resmi ve gayri resmi ilişkilerini, kentteki varlığını sürdürebilmek ve tabii geliştirebilmek için seferber etti.

Bu arada siyaseti keşfetti.

Önce yerel sonra da ulusal düzeyde, en atılgan, en etkin ve dolayısıyla en belirleyici biçimde, siyasetteki yerini aldı.

Yerel düzeyde, belediye meclisi üyeliklerini, belediye başkanlıklarını, ulusal düzeyde, parti delegeliklerini ele geçirdi.

Köyünden kopup geldiğinde elde ettiği "gayri meşru evini meşrulaştırmak için kullandığı yol ve yöntemler" artık onlar için günlük yaşamın normal ve doğal davranışları olmuştu:

Rüşvet, particilik, hemşehrilik, (sonradan) tarikat, ticaret ve etnik grup ilişkileri, toplumun, güvenlik, adalet, eğitim gibi resmi hizmet ve sorun çözme yöntemlerinin yerini aldı.

Sonunda gecekondular kentlere, kentler de siyasete egemen olunca, "yağma düzeni" aşağıdan yukarı doğru da kurumlaştı.

 

 

 


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional