Kitaplar
Kitapların
ListesiSürekli Yazılar
Kitap Söyleşileri
Geçtiğimiz Kurban Bayramı'nın son günlerinde hem Hürriyet hem de Milliyet gazetelerinde bir milletvekiliyle ilgili bir haber vardı.
10 Mart 2001 tarihli Milliyet gazetesinde, "Milletvekili ceza ödemezmiş...!" başlığı ve Hakan Karabay imzası ile çıkan haberi aynen aktarıyorum:
"DSP Kocaeli Milletvekili Turhan İmamoğlu, kendisine trafik cezası yazan polise ‘Ben milletvekiliyim, bu cezayı iptal et' diye çıkıştı ve kaskını aldı. Kurban Bayramı'nı eşi ve çocuğuyla birlikte Uludağ'da geçiren İmamoğlu, otomobilini Santral Garaj yanında park yasağı olan yola bırakıp eşi ve çocuğuyla birlikte kebap yemeğe gitti. Dönüşte 13 milyon 200 bin liralık trafik cezası makbuzunu ön sileceklerinde buldu.
"Kendisine trafik cezası kesilmesine sinirlenen milletvekili, makbuzu eline alıp, ‘Bunu hangi polis yazdı' diyerek hışımla çevredeki görevli polisi aramaya başladı. Görevli Yunus ekibinden Hakan Uzun, otomobilin yanına gelerek, park yasağının ihlal edildiğini bu nedenle ceza yazdığını söyledi. İmamoğlu polise, ‘Ben milletvekiliyim, arabamın önüne de kartvizitimi koydum. Nasıl ceza kesersin? Bunu iptal et' dedi. Uzun ise görevini yaptığını söyledi. İmamoğlu ısrar edince polis memuru bu kez kendisinden kimlik istedi. Ancak İmamoğlu milletvekili kimliğini göstermediği gibi, Uzun'un kaskını aldı. Bunun üzerine Uzun, telsizden anons ederek, ‘Burada milletvekili olduğunu söyleyip kimlik göstermeyen bir kişi, görev yapmamızı engelliyor' dedi. Olayı telsizden duyan polislerin olay yerine gelmesiyle kaskı geri veren İmamoğlu, ceza makbuzunu aldı, ödeyeceğini söyledi ve Emniyet Müdürlüğu'ne gitti. İmamoğlu nöbetçi müdürle görüşüp olayı tatlıya bağladıktan sonra ‘Kaskı almakla hatalı olabilirim. Ama sadece polis memurunun dikkatini ölçmek istedim. Herhalde bu arkadaşa takdirname göndereceğiz' dedi."
Evet haber bu.
Ama olay orada bitmiyor anlaşılan.
18 Mart 2001 tarihli Milliyet'te, Berrin Cankat imzalı sütunda olayla ilgili bir haber daha var.
Onu da aynen aktarıyorum:
"Milliyet'in Ankara bürosundan gelen bir not:
‘Berrin Abla, DSP Milletvekili Turan İmamoğlu gazetemizi bastı. Evet, yanlış okumadınız, gazetemizi bastı ve idare şefi Ahmet Çözeli ile tartıştı. Bursa'da arabasını yanlış yere park ettiği için trafik cezası kesen polise yaptıklarını yazmamıza kızmış; sizin cezasını ödedi mi diye sormanıza da bozulmuş.
Ahmet Bey'e ‘Basın denilen bu çirkeften maaş alıp, çoluk çocuğunuza nasıl yediriyorsunuz?' dedi. ‘Merak etme seni dövmeyeceğim!' dedi.
En komiği de, İmamoğlu'nun, gazete binasının önüne ters yönden gelerek park etmiş olmasıydı. Yani, bir kere daha çiğnedi trafik kurallarını; alışmış. Peki niye haber yapmadınız diyeceksiniz. Bu olaydan yarım saat önce, hepimizin çok sevdiği Erol (Yılmaz) abimizi kaybetmiştik. İmamoğlu vukuatıyla uğraşacak hamimiz yoktu.
Sevgiyle!..'
No comment!"
Evet ikinci yazı da böyle.
Türkiye'nin içinde bulunduğu krizden çıkması için desteği istenen "siyasal irade" işte bu!
Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne taşıyacak milletvekilleri işte bunlar!
Sakın kimse bana "Birinin yaptığından dolayı hepsini suçlayarak milletvekillerine haksızlık ediyorsun" demesin.
Eğer öyle olsaydı, yani bu milletvekili, tüm milletvkillerini temsil etmiyor ve onlara çok ters gelen, aykırı bir tavır sergiliyor olsaydı, bu olay kamuoyunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde, kendi partisi olan DSP'de, iktidar ortağı olan öteki partilerde ve en önemlisi, hükümeti düşürmek için gensoru fırsatı bekleyen muhalefet partilerinde böyle sessizce mi karşılanırdı?
Bu arada tabii ki, başta
adı geçen milletvekili, polis görevlileri ve gazeteci arkadaşlar tarafından
olmak üzere, bu konuda yollanacak her açıklamaya sütunumda yer vereceğimi
ayrıca ve özellikle belirtirim.
