Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 
 

HORTUMUN ÇAPI BELLİ,

UCU NEREDE





İnsanın çevresine alışma yeteneği çok yüksek.

Bu özellik, insanın, binlerce yıldır dünya üzerinde varlığını korumasına yol açan "uyum yeteneği" ile ilgili.

Hiç kuşku yok ki, toplum olarak "iyi şeylere" çabuk alışmalı ve hemen "daha iyisini" istemeliyiz.

Ama ne yazık ki, son yıllarda toplumumuzda ortaya çıkan "kötü şeyler" daha çabuk alışkanlık yapmaya başladı.

Hemen herkes, bir an önce "nasıl olursa olsun zengin olmak", moda deyimle "köşeyi dönmek" istiyor.

Gençler arasında, para getiren alanlar olarak, toplumu ileriye götürecek olan meslekler değil, kolay yoldan şöhret ve para kazandıracak "siyaset" gibi, "spor" gibi, "sanatçılık!" gibi etkinlikler ön plana çıkıyor.

Mimarlık gibi, mühendislik gibi hekimlik gibi gerçek sanatçılık gibi alanlar git gide itibardan düşüyor.

Yerlerini "siyaset" ve "medya" alanlarında geçerli olan meslekler alıyor.

Geçenlerde Yıldız Üniversitesi İşletme Bölümü'ndeki en parlak öğrencilerimden biri gelip "Mezun olduktan sonra spikerlik yapmak istiyorum, bana yardımcı olur musunuz?" dedi.

Pek çok yetenekli ve çalışkan öğrencim, bir çok zor sınavı geçerek, "hortumlanan bankalarda" işe başlamayı (haklı olarak) yaşamlarındaki büyük başarılardan biri sayıyor.

Yolsuzluk ve yozlaşma, her tarafımızı sarınca, gençler ne yapsınlar ki?

Ben bu yazımda, yolsuzluğun boyutlarına işaret etmek ve temiz topluma doğru yöneliş atılımının özünde yatan bir soruyu vurgulamak istiyorum bugün.

"Temizlik" süreci yalnızca "polisiye" operasyonlarla olmaz.

Toplumun çok daha derinliğine kendini sorgulaması gerekir.

Yazımın sonundaki soruyla bu noktayı da dikkatlerinize getirmek istiyorum.

Bakın alt alta sıralanınca, 2000 yılındaki "yolsuzluk" olaylarının sadece parasal maliyeti bile nerelere varıyor:

Paraşüt Operasyonu: 500 trilyon TL.

Hayal Operasyonu: 100 trilyon TL.

Serhat Operasyonu: 5 trilyon TL

Kartal Operasyonu: 6 trilyon TL.

Balina Operasyonu: 100 trilyon TL.

Kasırga 1 Operasyonu: 750 trilyon TL.

Kasırga 2 Operasyonu: 75 trilyon TL.

Kasrıga 3 Operasyonu: 400 trilyon TL.

Bufalo Operasyonu: 500 trilyon TL.

Sis Operasyonu: 10 trilyon TL.

Toplam: 2 katrilyon 446 trilyon Tl.

Bugünün Amerikan doları değerini 680.000 TL kabul ederek bir hesap yaparsanız, bu miktarın yuvarlak hesap 3.5 milyar dolar dolayında olduğunu görürsünüz.

Bu miktar, sadece, polisiye operasyonların ortaya çıkardıkları yolsuzlukların değeridir.

İktisatçılar, bankalardaki hortumun ekonomiye getirdiği genel yükün 8 milyar dolar dolayında olduğunu belirtiyorlar.

Türkiye'yi, 2000 yılının sonunda içine düştüğü mali bunalımdan çıkarmak için dış kaynakların IMF aracılığı ile ülkeye 10 milyar dolar dolayında bir acil nakit yardımı sözü verdiği ve bu yardımın bir bölümünün de hemen ekonomiye şırınga edildiği düşünülürse, bu hesabın oldukça gerçekçi olduğu anlaşılır.

1980 yılında 12 Eylül askeri darbesi yapıldığı zaman, Türkiye'nin toplam dış borcu 15 milyar dolardı.

Bugün 100 milyar doları aşmış durumda.

Yıllık ulusal gelirimiz ise kabaca 200 milyar dolar.

Yani milli gelirimizin yarısı kadar dış borcumuz var.

2000 yılındaki operasyonlarla açığa çıkarılan hırsızlığın çapı 3.5 milyar dolar, bankalardaki hortumla birlikte bu miktar yaklaşık 10 milyar dolarlık bir büyüklüğe erişiyor.

Şimdi soru şu: Yirmi yıl içinde, askeri darbeden sonra ve Özal dönemini takiben 85 milyar dolar artan dış borcumuz nerede?

Hangi yatırımlarda, ya da kimlerin cebinde?

Yani hortumun çapı belli.

Hortumun bir ucunun nerede olduğunu da biliyoruz: Halkın ciğerinde.

Peki öteki ucu nerede bu meretin?

Sadece polisin yakaladıklarının cebinde mi?
 
 
 
 


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional