Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

 

YILMAZ "AB KENDİ KAMUOYUNU OLUŞTURMALI"

 

4 ve 5 Ekim tarihlerinde Ankara'da Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde çok önemli bir toplantı yapıldı.

Hamburg'daki Türkiye-Avrupa Çalışmaları Entitüsü, Konrad Adenauer Vakfı ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi Avrupa Çalışmaları Merkezi tarafından düzenlenen toplantı "Avrupa Yolunda Türkiye ve Polonya: Değişim Sürecinde İki AB Aday Ülkesi" adını taşıyordu.

Türkiye ve Polonya'nın iki aday ülke olarak karşılaştırmalı bir biçimde incelendiği toplantının kapanış oturumunda Mesut Yılmaz'ın ve Polonya Cumhurbaşkanı danışmanı Andrzej Byrt'ın da katıldığı bir değerlendirme yapıldı.

Bir grup öğrenci, konuşmacılardan sonra söz alarak Mesut Yılmaz'ı protesto etti.

Bir siyasal lider, bir üniversite'ye konuşmaya gidince bu tür olayları göze almalı ve normal karşılamalı diye düşünüyorum.

Yılmaz'ın çocuklara tepkisi bence, biraz aşırı idi..

Ama çocuklar da hiç iyi hazırlanmamışlardı ve hiç de terbiyeli değillerdi.

Örneğin, protestocu öğrencilerden biri, Yunanistan'ın ve Portekiz'in AB üyesi olduklarını bile bilmiyordu.

Bir başkası, Jandarma baskısından ve öğrencilerin içeri alınmadığından söz etti, oysa öyle bir baskı ya da öğrencilere bir sınırlama ya da kısıtlama söz konusu değildi.

Nitekim, çok ağır sözlerine karşın, çocuklara (salondaki dinleyicilerin bir bölümünün protesto mırıltıları dışında) her hangi bir müdahale de olmadı.

Tabii, salondaki kameralar, derhal bu olayı çektiler ve akşamki haber bültenlerinde, toplantının özü ve Yılmaz'ın söyledikleri bir kenara bırakılarak, öğrencilerle Yılmaz arasındaki polemik yansıtıldı.

Oysa gerek Byrt, gerekse Yılmaz, Avrupa Birliği'nin geleceği konusunda çok önemli mesajlar vermişlerdi.

Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra Polonya'nın hem kalkınma hem de demokratikleşme doğrultusunda gerçekten çok yol aldığı anlaşılıyor.

Yılmaz esas olarak, 2004 yılında, AB ülkelerinin, topluluğun yapısını gözden geçirmek için yapacakları toplantıya ilişkin konuştu, bu konudaki olası gelişmelerden söz etti.

Bence Yılmaz'ın belirttiği en önemli sorun, "Avrupa Birliği ülkelerinin genişleme konusunda, kendi kamuoylarını ikna etmeleri zorunda olduklarını" söylemesiydi.

Bugünkü üye ülke kamuoylarının, AB'nin genişlemesine karşı hiç de olumlu olmayan bir tutum takınmış olmaları, Türkiye-AB ilişkilerini de çok etkileyecek gibi görünüyor.

Sanıyorum, üye ülkelere "veto hakkı" tanıyan "oybirliği" ile karar alma ilkesi, nasıl (Yunanistan'ın veto hakkını sürekli olarak Türkiye aleyhine kullanması sonunda) Türkiye-AB ilişkilerini, doğrudan doğruya Türkiye-Yunanistan ilişkileri haline çevirerek, Türkiye ile AB arasındaki sorunların çözümünü engelliyorsa, bu "üye ülkelerin kamuoyları konusu" da çok aynı biçimde olumsuz rol oynayabilir.

İlerde "oybirliği" ilkesi, üçte iki'ye dayalı bir "nitelikli çoğunluk" usulüne dönüştürülebilirse, belki Türkiye-AB ilişkileri daha olumlu biçimde gelişme şansına kavuşur.

Ama o zaman da "çoğunlukla" karar alınan bir birlikte, üye devletler bu birliğin kararlarına ne denli uyarlar, o da başka konu.

Tabii Yılmaz'ın bir soruya karşılık olarak söylediği "AB, Güney Kıbrıs Rum Yönetimini adanın tek temsilcisi olarak üyeliğe kabul ederse, Türkiye de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile bütünleşir (yani KKTC'yi ilhak eder) ve bugünkü fiili durumu siyasal ve hukuki bir duruma dönüştürür" olasılığı da (Yunanistan'ın sayesinde) Türkiye-AB ilişkilerinin önündeki asıl mayındır.

Sanıyorum, pek çok yazarın ve düşünürün "AB Türkiye'yi nasıl olsa üyeliğe almayacak" inancının altında bu olumsuz olasılıklar yatıyor.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional