Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

 

BİR GENCİN ÇIĞLIĞI

 

Tum varlığımızı yağmalayan politikacıların yaptığı en büyük kötülük, gençlerimizin umutlarını kırmak, geleceğe ilişkin hayallerini karartmak ve onları bu ülkeden soğutmak.

Gençlerimizin ülkemize ve toplumumuza yabancılaştırılması, tüm varlıklarımızın hortumlanmasından bile daha kötü.

Çünkü yağmalanan varlıklarımızı yeniden üretebiliriz ama, ülkeden kaçan gençlerimizi bir daha bulamayız ve o zaman hiç bir şeyi de yeniden üretemeyiz.

Önce eğitimin yozlaştırılmasıyla başladı gençliği harcamamız.

Çağa uygun eğitim bir yana bırakıldı, Soğuk Savaş mantığıyla, çağ gerisi, milliyetçi-dinci bir eğitim çizgisine gidildi.

Daha sonra gençliğe yönelik değer yargıları "köşe dönücülük ve hortumculuk" çerçevesinde yozlaştırıldı.

En sonunda tüm toplumu pençesine alan "anomi", yani "kuralsızlık" bütün gençlerimizi bu toplumdan soğuttu.

Son ekonomik kriz, bütün bu oluşumların olumsuz birikimlerini iyice vrugulayarak gözümüze soktu.

Derhal, ama derhal ciddi önlemler alınmazsa, Türkiye Cumhuriyeti bu beceriksiz ve çıkarcı politikacıların elinde "geleceğini de harcıyor" ve gerçekten "yokolma tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor".

Çünkü gençler çaresiz ve en önemlisi umutsuz.

Kimisi bu duruma boyun eğiyor ve bu ülkeden, bu toplumdan uzaklaşmanın yollarını arıyor, kimisi de aşağıda örneğini vereceğim genç gibi isyan ediyor, çıkış yolu arıyor.

Bakın Ayşe C. bu konuda nasıl bir çığlık kaleme almış:

(Aslında Ayşe kimliğini açık açık yazmış ama, ben bizim eğitimcilerin cezalandırma reflekslerine çok güvendiğim için soyadını gizledim)

"Sizi rahatsız edişimin sebebi, memleketimin akıbeti hakkındaki ciddi korku ve endişelerimi ancak sizin bastırabilecek olmanız. Samimi olmam gerekirse, ben bu gidişattan çok korkuyorum. Henüz on altı yaşındayım ve bu seneye kadar, her karışına yoğun ve tarif edilemez bir sevgiyle bağlı olduğum memleketim, özellikle de İstanbul'umdan, eğitimim için dahi olsa ayrılmak aklımın ucundan geçmemişti. Oysa şimdi ailem bana sağlam ve güvenli bir gelecek kurmak için Avrupa'ya gitmemin daha doğru olacağını söylüyor. Bu ise benim için, ülkemi sorunlarıyla başbaşa bırakarak kaçmaktan başka bir şey değil.

Bilmek istediğim, bir avuç sadaka uğruna bürokratların neden böyle haysiyetsiz ve gurursuzca ülkelerini ve onun iç işlerini IMF'ye sattığı. Haydi onlar bürokrat, her türlü şey beklenir onlardan, peki neden benim halkım susuyor ve isyan etmiyor? Ya ordu neden sesini çıkarmıyor? IMF'nin ne yaptığı, ve Türkiyem hakkındaki korkunç planları belli değil mi? Bizi kendi ellerimizle intahara sürüklüyor, biz de paşa paşa dediklerini yapıyoruz. Bir kaç milyar yeşil dolar için, ruhunu satmayan güvenilir kimse kalmadı mı bu ülkede?...

...Orta sondayken bize zorla söylevi okutmuşlardı, yararını da ileride göreceğimiz söylenmişti. Ama bu kadar yakın bir gelecekte bunu anlamak istemezdim. Kendimi, Sevr Antlaşması zamanında yaşıyor gibi hissediyorum, ve bu duruma, tüm bu olup bitenlere, kimsenin de sesini çıkarmamasına çok üzülüyorum.

Oysa siz, Türkiye'nin geleceği hakkında umutlu olmayı başardınız. Şimdi sizden tek dileğim, o bitmek tükenmek bilmeyen umudunuzdan kendime bir pay çıkarmak.

Zamanınızı aldığım için özür diler, samimi sevgilerimi ve saygılarımı sunarım..."

Ayşe'nin mektubunda, yer darlığından dolayı aradaki bir paragrafı atmanın dışında, hiç bir noktaya dokunmadım.

Görüldüğü gibi gençlik, hem korku hem de isyan içinde ve bir çıkış yolu, bir ışık arıyor.

Bizim sahtekarlar da hâlâ toplumsal patlama nasıl olur diye tartışıyorlar.

Ayşe C.'ye yanıtım haftaya.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional