Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 
CAMDAN DUVAR VE BOYALI CAM





İki Almanya birleşeli on yıl oldu.

Berlin Duvarı 1989'da yıkıldı.

Bölünmüş Almanya 1990'da birleşti.

İki Almanya'nın birleşmesi sırasında Doğu Almanya'nın Devlet Başkanlığı makamında oturan, bugünkü CDU milletvekili Dr. Sabine Bergmann-Pohl ile, milletvekillerine tahsis edilmiş binadaki ofisinde birleşmenin sorunlarını konuşuyoruz.

Birleşmeden önceki dönemde Doğu Almanya'daki ekonomik sıkıntının iyice arttığını Doğu Almanya'da üretilen malların bile piyasada bulunamadığını, ekonominin tam anlamıyla bir çıkmazda olduğunu anlatıyor.

Sabine Bergmann-Pohl esas olarak akciğer uzmanı bir hekim.

Berlin Duvarının yıkıldığı sıralarda arkadaşlarının önerileriyle politikaya atılmış ve önce Meclis Başkanı sonra da Devlet Başkanı seçilmiş.

Ofisinde, kadınca zarafetini, deneyimli politikacı kişiliği ile birleştiren bir alçakgönüllülük ile sorularımı yanıtlıyor.

Öyle anlaşılıyor ki, sonuç olarak, ister doğulu olsun, ister batılı, tüm Almanlar "birleşmenin kaçınılmazlığı" konusunda ortak kanıya sahipler.

Tabii birleşme sonrası pek çok yeni sorun ortaya çıkmış.

Batı Almanya'daki tüm kurum ve kuralların bütünüyle Doğu Almanya'ya empoze edilmesi, bir yandan birleşmenin çabuklaşmasını ve rasyonel bir çerçevede sonuç vermesini sağlarken, öte yandan, Doğu Almanların 50 yıllık çalışmalarının ve birikimlerinin sıfırlanması anlamına geldiği için Doğu kökenli Almanlarda büyük bir düş kırıklığı yaratmış.

Bergmann-Pohl, Doğu Almanya'daki nüfusun, herşeyi devletten bekleme alışkanlığı içinde, birleşme sonrası sorunların da "yukardan" çözülmesini beklediklerini, sorunların çözümü geciktikçe de, düş kırıklıklarının arttığını söylüyor.

Bu arada sorunların boyutunu belirtmek için hemen iki yüzde vereyim:

İşssizlik Doğu Almanya'da yüzde 20'lere yaklaşırken, Batı Almanya'da yüzde 10'un altında seyrediyor.

Almanya'nın birleşme sonrası sorunlarına ve oradaki Türklerin durumlarına başka yazılarımda da değineceğim.

Bu yazımı, bana çok çarpıcı gelen şeffaflıkla ilgili bir karşıtlık görüntüsüne işaret ederek bitirmek istiyorum:

Almanya, Berlin'i yeniden Başkent yapmış.

Bu kenti yeniden inşa ediyor.

Bu arada Parlamento binasını da yeniden yapmışlar.

Bir İngiliz mimarın kazandığı proje ile yeniden inşa edilen binanın tepesine çıktığınızda şeffaf bir kubbeden tüm Berlin'i görmeniz olanaklı.

Ama anlatacağım şeffaflık bu değil.

Parlamento binasının içinde yürürken birden bire, yan tarafımda bir cam duvar gördüm.

Duvarın arkasında amfi biçiminde bir salon vardı ve salonun ucundaki küçük bir kürsüde birisi konuşuyordu.

"Allah Allah" dedim, "burası da neresi?"

Meğerse Almanlar, Parlamentonun Genel Kurul Salonunun arka duvarını şeffaf yapmışlar

Binanın içinde dolaşan bütün insanlar ve tabii bu arada ziyaretçiler de, salonda olup biteni rahatça görüyorlar.

Ayrıca dinleyici locaları da, neredeyse kürsünün tam üzerine gelecek kadar içeri girecek biçimde, üç uzun balkon olarak inşa edilmiş.

Ülkeme dönüşümde Atatürk hava limanından çıkarken, karşılayıcıları, yolculardan ayıran camdan yapılmış otomatik kapıların, içerisi görümesin diye boyanmış olduğunu farkettim.

Eski dış hatlar terminalindeki cam kapılar da dışardan içerisi görünmesin diye beyaz boya ile boyanmıştı ve bu beni çok rahatsız ederdi.

Yeni terminalde bu garip uygulamadan vazgeçilmiş olduğunu umut ediyordum.

Ama ne yazık ki eloğlu parlamentosunun duvarını bile camdan yaparak şeffaflaştırırken, biz camdan yapılmış kapıları dahi, karşılayıcılar ile yolcular birbirini görmesin diye, boyuyoruz.

Galiba ülkemizde siyasetin şeffaflaşması, önce kafaların şeffaflaşmasından geçiyor.
 
 
 
 


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 15 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional