Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AVUSTRALYA'DAN BASİT BİR SORU

 

Bazen yazmaktan ve haklı çıkmaktan yorulduğumu hissediyorum.

Ama arkasından da dehşet içinde "ya haklı çıkmasaydım" sorusu aklıma geliyor. Herhalde o zaman bu ülkede yaşamak hepimiz için olanaksız olurdu diye düşünüyorum.

Son Hizbullah operasyonu hem din gibi ırk gibi mukaddes değerlerin günlük siyaset dişında bırakılması yolundaki ısrarlı önerilerimi haklı çıkardı, hem de 28 Şubat konusundaki teşhisimi.

Biliyorsunuz, ben ısrarla, 28 Şubat eyleminin, şeriat tehlikesine ve ırkçı tehdide dikkati çekerek "Demokrasinin önününü açtığını" vurguluyorum.

Hizbullah operasyonu açıklandığında Sydney Türk Halkevi'nin çağrılısı olarak Avustralya'da idim.

Oradaki toplantılardan birinde, beni çağıranlardan Aşkın Baran Hizbullah operasyonu ile ilgili olarak çok yalın bir soru yöneltti:

"28 Şubat olmasaydı, Hizbullah yakalanır mıydı? dedi.

Evet, konu bu kadar basit:

28 Şubat olmasaydı Hizbullah yakalanır mıydı?

* * *

Bu cinayetleri ve işkenceleri duydukça, midem bulanıyor, bu insanlarla aynı çağda ve aynı toplumda yaşadığıma utanıyorum.

Dinsel fanatizm ve cehaletle birlikte, soğuk savaş stratejisine boyun eğen üç kağıtçı, aymaz politikacıların bizi bu noktaya getirdiğini düşünüyorum.

Bunlara ek olarak ancak ruhen sapık kişilerin bu vahşete destek verebileceğini sanıyorum.

Çünkü her ne olursa olsun hiçbir insanın samimiyetle böyle bir eylemi aklama ya da mazur gösterme çabasında bulunabileceğine inanamıyorum.

Aslında bugün sizlere bu mide bulandırıcı olaydan değil, Avustralya'daki güzel insanlardan söz etmek niyetindeydim.

Her ne kadar, cinayetlerin iğrençliği, buraya dek okuduğunuz girişi yapmama yol açtı ise de yazıya Avustralya ile devam etmeye kararlıyım.

Yukarda sözünü ettiğim Aşkın Baran, 1974 yılında Avustralya'ya göç etmiş bir eski politikacının, gençliğinde CHP'li sonradan TİP'li Ümran Baran'ın oğlu.

Ümran Baran TİP'in Meclise 14 milletvekili soktuğu 1965 seçimlerinde Trabzondan birinci sırada aday olmuş. Kazanamamış.

Sonradan bilinen öykü: Düşünce ayrılıkları, düş kırıklıklıkları ve ver eline Avustralya.

1977'de Yorum adlı haftalık bir Türkçe gazete çıkarmaya başlamış.

1978 yılında Sydney Türk Halk Evi'in kurmuş.

Her yılın Ocak ayında yani Sydney'in yaz sıcağında, hem Nazım Hikmet'in doğum gününü anıyorlar ve edebsiyat konuşuyorlar, hem de Türkiye hakkında demokrat bir çizgide tartışmalar yapıyor, ülkenin sorunlarını izlemeye çalışıyorlar.

Ümran Baran 1990 yılında ebediyete göçüyor, arkasında arslan gibi iki oğlan bırakarak.

Bugün Melih Baran Sydney Türk Halk Evi'nin başkanlığını, Aşkın Baran da Yorum gazetesinin editörlüğünü yürütüyor.

Çevrelerinde Ali Akbaba gibi yazarlar, Bekir Çakan, Levent Bülent Ongun, Fahrettin Uzuner gibi kendi işini kurmuş girişimciler, Cengiz Koç gibi hâlâ işçiliği sürdürenler, Memet Doruk gibi bilgisayarcılar ile ülkemizden binlerce kilometre uzakta, uçakla yirmidört saate gidilen bir ülkede, yurt sevgilerini örgütlü bir biçimde sürdürüyorlar.

"Bir adam!" denir, "ne olacak altı üstü bir adam!".

Ama adam, adam gibi bir adam olunca, Ümran Baran gibi, ölümünden sonra bile kendisini tanımak onur oluyor.

Avustralyalı Türklere selam!

Hizbullah olayına baksınlar da akıllarını başlarına toplayıp birbirlerini yemesinler.

Avustralya'nın "çok kültürlülük" politikasına uygun olarak demokrat bir çizgide buluşup, sorunlarına ortak çözümler arasınlar.

Kulaklarımda Aşkın Baran'ın sorusu ile ülkeye dönüyorum: 28 Şubat olmasaydı Hizbullah yakalanır mıydı?


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 25 Mart 2024

Valid HTML 4.01 Transitional