Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
HİKMET ULUĞBAY'IN KANIYLA İMZALADIĞI PROTESTO BİLDİRİSİ Hikmet Uluğbay'ın intihar girişimi bir "toplumsal göstergedir". Çünkü her intihar, psikolojik yönleri de olan "toplumsal bir olaydır". Toplumbilimsel açıdan "birey, toplumla olan bağları zayıfladığı ya da koptuğu zaman intihar eder". Bireylerin toplumsal bağlarının zayıfladığı ya da koptuğu zamanlar ise, genellikle anomi durumlarında daha sık olarak ortaya çıkar. Anomi, "toplumdaki genel bir kuralsızlık durumudur". Genellikle hızlı ve düzensiz değişme zamanlarında ortaya çıkan anomi durumunda topluma şu temel özellikler egemen olur: 1) Bireyin çalışarak meşru yollardan başarı kazanma umudu azalmıştır. 2) Liderlere olan güven azalmıştır. 3) Topluma egemen olan ahlak kuralları ve hukuk kuralları yerlerini kuralsızlığa ve dolayısıyla kaba kuvvete bırakmıştır. 4) İnsanlar artık başka insanlara olan güvenlerini yitirmişlerdir. 5) Bireylerde bir boşluk ve hiçlik duygusu gelişmiştir. İşin ilginç yanı, bu özelliklerin ortaya çıkmasında, özellikle hızlı değişme zamanlarında, toplumun bazı kesimlerinin bireyler üzerinde farklı davranışlarda bulunmaları konusunda baskı yapmasından kaynaklanan bir "toplumsal determinizm" bulunmasıdır. Bir başka deyişle, bir toplum içindeki bazı insanların "ahlaklı" bazı insanların ise "ahlaksız" davranmalarının altında o kişilerin mensup oldukları kültürel yapı ve toplumsal ilişkilerin egemenliği yatar. Özet olarak, bir toplumda farklı kültürel yapılar birlikte yaşadığı ve bütün bunlardan daha farklı toplumsal ilişkiler egemen olduğu zaman anomi ortaya çıkar ve toplum yeni bir kültürel yapı-toplumsal yapı dengesine kavuşuncaya kadar devam eder. * * * Türkiye'de çok partili düzenle birlikte ortaya çıkan "kente göç" olgusu, politikacıların elinde önce kentsel toprak yağmasını oluşturmuş, sonra bu toprak yağmasının rantını siyasetle birleştirmiş, daha sonra "yağmacı kültürün" "yerel ve genel siyasete" bütünüyle egemen olması sonucunu doğurmuştur. Böylece önce ahlak, sonra da hukuk kurallarına uygun olması gereken ve bireyin temel hak ve özgürlüklerini çoğunluğun başkısına karşı koruması gereken "demokrasi" yerine, hukuk devletini hiçe sayan, tarikatlar ve mafya ile bütünleşmiş siyasal partilerin iktidara geldiği garip bir "yağmacı çok partili düzen" ortaya çıkmıştır. Ne yazık ki, bu yozlaşmanın altında, 1950 yılında çok partili düzene geçiş sürecini, çoğunluğun baskısına dönüştüren ve kurduğu "Tahkikat Komisyonu" ile demokrasiyi askıya alan ve böylece 27 Mayıs 1960 askeri darbesine yol açan Demokrat Parti'nin yaptığı tarihsel hata yatmaktadır. Bu durumdan çıkmanın tek ve biricik yolu "demokrasiyi kurmaktır". Demokrasiyi kurmak için de bugünkü düzenin demokrasi olmadığını, bir yutturmacadan ibaret olduğunu, ancak Susurlukları, Sıvasları ve Türk Ticaret Bankası olaylarını doğuracağını açıkça belirtmek gerekir. Her gerçek demokrat da bunun yolunun "meşru ve demokratik" yollarla yapılacak mücadele ile gerçekleşebileceğini bilir. Oysa bugünkü "meşru ve demokratik" denilen yollar hem tarikatların, hem mafyanın, hem yozlaşmış politikacıların, hem de yağmacı bürokratların gölgesinde, hatta denetimindedir. İşte Hikmet Uluğbay gibi dürüst bürokrat ve politikacı kişilerin trajedisi burada başlamaktadır: Anomik bir yapı içerisinde dürüst ve namuslu insanların da başarılı işler yapabileceğini kanıtlamak, rejimi rayına oturtmak için bütün varlığınla mücadele etmek ve sonunda bu yapının, bütün bu çabayı boşa çıkarabileceğini görmek. Her kim ne derse desin, hatta, kendisi nasıl yorumlarsa yorumlasın, Hikmet Uluğbay'ın intihar girişimi, altına imzasını kanıyla attığı bir protesto bildirisidir: Mafya-tarikat-devlet-siyaset-ticaret beşgeni içinde namuslu politikacıların ve namuslu bürokratların da olduğunu tüm topluma anımsatmak isteyen bir protesto bildirisi. Yarının Türkiyesini onlar kuracak…. |
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 2 Aralık 2024