Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
GEÇMİŞİ GELECEKTE YAŞAYAMAZSINIZ Çeşitli yerlere "21. Yüzyılda Türkiye" konusunda konferanslar vermeye çağrıldığımda, sözlerime genellikle, "Geleceği aramak için bugüne, bugünü anlamak için düne, dünü çözümleyebilmek için de evvelki güne bakmak gerekir" diye başladığımı beni dinleyenler bilir. Ben hem bir toplumsal bilim hem de bir tarih öğrencisi olarak, geleceği bugünün, bugünü dünün, dünü ise evvelki günün belirlediğini çok iyi bilirim. Tarihin geri çevrilemeyeceğini ve gelecekte geçmişin yaşanamayacağını da. * * * Dünya belirli bir çizgide gelişiyor: Tarımdan endüstriye, endüstriden uzaya. Yani köylüden kentliye, kentliden dünyalıya. Tarım döneminde, toprak ağalığı ve din egemendi: Köylülere insan gözüyle bakılmazdı. Endüstri döneminde insan hakları ve demokrasi egemen oldu. Herkesin, ama herkesin "insan muamelesi görmesi" endüstri toplumunun ana ilkesi haline geldi. Tarım toplumlarının egemen devlet biçimi, Mutlak İmparatorluk, geçiş dönemlerinde Meşruti İmparatorluk oldu. 20'ci Yüzyıla damgasını vuran Endüstri Devriminin devlet biçimi ise dört ana grupta ortaya çıktı: Birinci olarak, ulus-devlet anlayışına dayalı, demokrasiler bu biçimin ideal tipleri idiler. İkinci olarak, Alman, İtalyan ve Japon faşizmleri ile bunların günümüzdeki uzantıları olarak görülen Sırp yaklaşımı, ulus-devlet'teki "ulus" kavramının şöven sapmasını simgeleyen faşist devlet biçimi olarak zaman zaman ortaya çıktı ama, sadece kan ve gözyaşı üreterek, tarih sahnesinden sürekli olarak silindi. Üçüncü olarak ulus-devlet kavramını teoride yadsıyan ama pratikte Rus-Slav etnik ve milli çizgisini uygulayan ve "enternasyonellik" savında bulunan Moskova ya da Pekin "komünizmi", (yani endüstrileşmeye yaklaşmış olan kentli komünizm ile, endüstrileşmenin uzağında bulunan köylü komünizmi) insanlığın evrim çizgisini değiştireceği iddiası ile ortaya çıktı ve o da faşizm uygulamaları gibi arkasında sadece kan ve gözyaşı bırakarark tarih sahnesinden yokoldu gitti. Dördüncü olarak, endüstrileşme sürecini kaçırdığı için, "otoriter ya da demokratik çizgide, ulusal kurtuluş savaşları vererek ya da vermeden, Yirminci Yüzyıla damgasını vurmuş olan soğuk savaş sürecinde, Amerikan ya da Sovyet emperyalizminin merhametine sığınan" ve bu yolla endüstrileşme sürecinin dışında kalma kaderini aşmaya çalışan "garip yapılar" ortaya çıktı. Bunlar zaman zaman komünizme, zaman zaman faşizme, zaman zaman İslama, zaman zaman da demokrasiye sığınan zavallı diktatörlükler olarak varlıklarını hâlâ sürdürüyorlar. * * * 21'ci Yüzyıl, tarım ve endüstri'den sonra uzay teknolojisini getiriyor. Köylü ve kentli'den sonra da dünyalı'yı. Toprak ağaları'na ve din adamları'na dayalı imparatorlukların yerini alan, insan haklarının ürettiği vatandaşlara dayalı demokrasiler, 21. Yüzyılın uzay teknolojisi'ndeki "dünyalı" vatandaşı üretiyor. Türkiye'deki dinci akımların ve şöven milliyetçiliğe dayalı tüm siyasal eğilimlerin (ister Türk isterse Kürt milliyetçiliği olsun) çıkmazı buradadır: Hitler Faşizmi gibi çok kan dökerek ve ancak kısa bir süre için tarihi geri çevirdiğinizi sanabilirsiniz; ama sürekli olarak GEÇMİŞİ GELECEKTE YAŞAYAMAZSINIZ * * * 21. Yüzyıl, yeni bir teknoloji, yeni bir toplum ve yeni bir insan YARATARAK geliyor. Türkiye ise 21. Yüzyıla gerçek ve sıcak bir savaş içinde giriyor: Kıbrıs'ta, Bosna'da, Kosova'da, Irak'ta, Güneydoğu'da. Denizde, karada ve havada. Diliyorum önümüzdeki bütün sorunları, zorlukları, olanakları ve seçenekleri algılayalım 21. Yüzyılda. 21. Yüzyılı, ortaçağın tarım imparatorluklarını yöneten siyasal din anlayışında aramak da, yirminci yüzyılın kanlı faşizmlerine yol açmış bulunan milliyetçilik uzantılarında özlemek de hem topluma hem de tarihe karşı çıkmak olur. Türkiye'deki siyasal İslam'ın da ayrılıkçı ve ırkçı terör'ün de açmazı ve çıkmazı budur. |
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 2 Aralık 2024