Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

YAMYAMLARA KARŞI SAVAŞIN PÜF NOKTASI

Yamyamlarla savaşmak kolay değildir.

Siz kazanırsanız, yamyam olmadığınız için onları yiyemezsiniz.

Ama savaşı kaybederseniz, onlar sizi yer.

* * *

Yamyamlarla savaşta esas olarak üç yöntem kullanabilirsiniz:

Birinci olarak, yamyamların birbirlerini yemesini sağlarsınız.

Örneğin, basın tarafından "kaset savaşları" diye adlandırılan ve Fransa'da tutuklanan Alaaddin Çakıcı'nın ortaya döktüğü bugünkü rezillik, böyle bir savaşın günümüzdeki en güzel örneklerden biridir.

Fakat bu etkili savaş yönteminin çok önemli bir sakıncası vardır:

Yamyamların birbirlerini yeme süreci sırasında, doğal olarak en güçlü yamyam grubu bütün ötekileri yokeder ve hem rakipsiz kaldığı, hem de iyi beslendiği için çok daha güçlenir.

Sonunda düşmanınızı daha da kuvvetlendirmiş ve karşısında savunmasız kalmış olabilirsiniz.

İkinci olarak tüm yamyamları yok edecek genel bir saldırıyı destekleyebilirsiniz.

Bu tür topyekun temizlik çabaları ülkemizde genellikle Mayıs, Mart ve Eylül gibi ilkbahar ya da sonbahar aylarında başlar.

Buradaki sakınca da, yamyamlık toplumun çok derinlerine nüfuz etmiş olduğu için, onları yok edecek silahın sizi de etkileme olasılığıdır.

Bir başka deyişle, yamyamları temizlemeye yönelmiş olanlar, sizi de onlar arasında yokediverirler.

Örneğin, "yahu ben yamyam değilim, tam tersi, ben anti -yamyamım" dediğinizde, "biz antileriyle birlikte her türlü yamyamı temizliyoruz" diye sizi de yiyiverirler.

"Yiyiverirler" fiilinden de anlayacağınız gibi, yamyamları yoketme süreci, onları yokedenleri de bir süre sonra, aynı yöntemleri kullanmaya yani yamyamlaşmaya yöneltmiş olabilir.

Üçüncü yöntem, yamyamları üreten ortamı temizleyerek, uzun dönemde yamyamlaşmayı önlemektir.

En etkili ve en güvenli yöntem budur.

Sizi yamyamlara yem olmaktan da, yamyamlaşmaktan da korur.

Fakat bu yöntemin bir değil iki sakıncası vardır.

Birinci sakıncası uzun vadeli olmasıdır.

İkinci sakıncası da doğrudan yamyam reislerini, pardon, siyasal parti liderlerini etkilemeye yönelik bir nitelik taşıması, yani çok zor olmasıdır.

* * *

Önümüzdeki seçimlerde, aday listelerini iyi inceleyerek, yamyamların seçilecek sıralarda bulunduğu listeleri halka anlatmak ve bu listeleri boykot etmek, şimdilik yapılacak en iyi iş gibi geliyor bana.

Çünkü seçim dönemlerinde verilen sözlerin hiç birinin bir anlam taşımadığı, ilan edilen bütün programların palavra olduğu bugüne dek yapılan uygulamalarla ortaya çıktı.

Benim önerdiğim yönetimin etkili olabilmesi için ise bir kaç noktayı akılda tutmak gerek:

1) İşin püf noktası, ilan edilen listeleri boykot etmek değil, liderlerin (ister ön seçim, isterse merkez yoklaması yöntemiyle) yamyamları seçilecek sıralara yerleştirmelerini önlemektir.

2) Bu nedenle sivil toplum örgütleri, "partilerüstü" bir yaklaşımla, hırsız, rüşvetçi, dönek milletvekilli adaylarını izleyeceklerini ve herhangi bir partinin lehine ya da aleyhine değil, bu yamyamların yer aldığı listelere karşı kampanya düzenleyeceklerini belirtmelidirler.

3) Bu kampanyanın seçmeni etkileyeceğine, liderler önceden ikna edilmeli, böylece daha listeler yapılırken yamyamların seçilecek yerlere konulmaları önlenmelidir.

4) Sol seçmen nisbeten bilinçlidir. Nitekim 1995 seçimlerinde, partisinin en seçkin isimlerini harcayan Deniz Baykal ve takımını, kendilerinin "hezimet" diye nitelendirdikleri yüzde 20'nin yarısına, yüzde 10'a indirerek cezalandırmıştır. Yine aynı seçmen, genellikle düzgün isimlerden oluşan listeleri nedeniyle DSP'ye yönelmiştir.

5) Sağ seçmen bu konuda daha az bilinçlidir. Yamyamlar, bu seçmen grubuna, "Vatan-Millet-Sakarya-Din-İman-Bu bayrak inmeyecek bu ezan susmayacak" gibi sloganlarla seslenmekte ve yamyamlıklarını sürdürmektedir. Bu nedenle bu kesimdeki hırsız, uğursuz, yalaka, rüşvetçi, yağmacı adayları açıklamakta, sağ basına ve sağ kesimdeki televizyonlara daha büyük bir iş düşmektedir.

6) Sonuç olarak amaç, yani işin püf noktası, bir liderin bir adaya: "Kardeşim, sen İstanbul'un su havzasını yağmaladın, bu nedenle seni aday gösteremem, bak adamlar kampanya yapıyorlar, seni seçilecek bir yere koyarsam, o bölgedeki liste yani tüm adaylar ve parti tehlikeye girer" demek zorunda kalmasının ve kendisine böyle denilen adayı, bir başka liderin de aynı nedenlerle aday gösterememesinin sağlanmasıdır.

Haydi Necati Doğru, Bekir Coşkun, Yalçın Pekşen, Melih Aşık gibi "anti-yamyam" basın mensupları, Uğur Dündar, Ufuk Güldemir, Ali Kırca gibi televizyoncular ve milletvekili izleme komiteleri:

GÖREV BAŞINA.

ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİMLERDE YAMYAMLARA OY YOK.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 15 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional