Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

MENDERES'TEN ÇAKICI'YA: İŞTE TRANSFORMASYON

Türkiye'de hırsızlığa soyunan politikacı tek başına hiçbir şey yapamaz.

Mutlaka, ama mutlaka, lideri ve partisi tarafından korunması ve desteklenmesi gerekir.

Türkiye'deki siyasal ve bürokratik düzen, politikacıların da, bürokratların da, mafya reislerinin de, tek başlarına soygun yapmasına uygun değildir.

Soygun için, mutlaka, ama mutlaka liderin, yani devletin desteği gereklidir.

Bu nedenle, siyasal soygunlar ve mafya türü gelişmeler, aynen tarikatlar konusunda olduğu gibi, devletin genel politikasına uygun olarak, lider tarafından formüle edilmiş, lider tarafından seslendirilmiş; soygun gasp ve tarikat çarkı, lider tarafından "devleti kurtarmak adına" döndürülmeye başlanmıştır.

Bu çarkın işletilmesi için de, ya "Komünizm tehdidi" ya "Ermeni terörü" ya da "PKK bölücülüğü", gerekçe olarak kullanılmıştır.

1950'lerde "Nurlu Ufuklar", 1960'larda-70'lerde "Büyük Türkiye" ve 1980'lerde "Transformasyon" terimleriyle ifade edilen genel siyasal-ideolojik sloganlar da, bu soyguncu anlayışın genel şemsiyesini oluşturmuştur.

* * *

Hırsızlığa soyunan politikacı, önce hem hukuk ve ahlak değerlerine, hem de soygun yapacağı örgütlere saldırır.

Örneğin, 1950'lerdeki "Nurlu ufuklar" sloganı, bir yandan Cumhuriyet döneminin ilkelerini "halka mal olmuş devrimler, halka mal olmamış devrimler" başlığı altında tartışmaya açmış, öte yandan "komünizm tehlikesine karşı" aydınları ve basını baskı altına almış, böylece tarikatları siyasete yeniden sokarken, üretilen karaborsa ilişkileri çerçevesinde yapılan tahsislerle insanlar köşeyi dönmüştür.

Bu yıllar ayrıca, kentlerdeki toprak gaspının da başladığı dönemdir.

1960'larda, yukarda özetlenen gidişe "dur" diyen dünyanın en güzel ve en ileri anayasalarından birini "bu Anayasa ile ülke yönetilmez" anlayışıyla yıpratan ikinci dalga, "Büyük Türkiye" sloganı ile gelmiştir.

Bu anlayış, sonunda yine bir askeri darbeye çarpmış olmasına karşın, "komünizm tehdidi" karşısında birleşen sivil ve asker politikacılar, ülkeyi elbirliği ile tarikatlara, milliyetçi-mukaddesatçı çetelere ve dini eğitimle yetiştirilen gençlere emanet ederken, bir yandan da "yeğenler malı götürmüştür".

1980 yılından itibaren bu anlayış ile, yani "ülkeyi kurtarmak için" tarikatlara ve çetelere sığınma anlayışı ile, geleceğimizi dinsel eğitimle yetiştirilmiş gençlere emanet etme projesi, doruk noktasına ulaşmıştır.

Askeri yönetim ile, onun uzantısı olan sivil iktidar, ülkeyi "dışa açıyoruz" diyerek, "transformasyon" adı altında, aslında hem dışa, hem tarikatlara, hem de çetelere açmışlar, "benim memurum işini bilir" anlayışını hem bürokrasiye hem de siyasete egemen kılmışlardır.

* * *

Cebini doldurmak isteyen bir lider neler yapabilir?

Örneğin, oğluna özel televizyon kurdurmak için Anayasa'ya karşı gelerek yapacağı düzenlemeler çerçevesinde, önce TRT'yi yıpratır, TRT'nin denetimine verilmiş olan "link hatlarını" alıp Ulaştırma Bakanlığına verir, sonra da yurt dışından özel televizyon yayınına başlar.

Bu arada, "Bir defa delinmekle Anayasa'ya birşey olmaz" der.

Devlet bankaları aracılığı ile hem kredi hem arazi soygununa başvuracağı zaman, "kamu mülkiyeti" ve "kamu yararı" kavramlarını yıpratır, "gecekondu nüfusunun gaspçılığını" över (çünkü kendisi de öyle yapacaktır) "tapu tahsis belgesi" diye bir icat çıkarır, sonra da, denetlediği bir kamu bankası aracılığı ile, bir yakınına arazi ve kredi tahsisi yaptırır, rüşvetten oğlunun alacağı komisyonun tahsilatında sorun çıkınca da devletin en yüksek kademesi olarak "mafya"yı araya sokar.

* * *

"Çakıcı'yı sistem üretti" diyenler, (örneğin Enis Berberoğılu ve Oral Çalışlar gibi yazarlar) yerden göğe kadar haklıdır.

Çatlı'yı ve Çakıcı'yı üreten ortam, sıra ile, Menderes-Bayar ikilisi, Demirel-Sunay ikilisi, Evren-Özal ikilisi ve Çiller-Güreş ikilisi tarafından uygulamaya konulan politikalarla oluşturulmuştur.

Aynı politikalar, çetelerle birlikte, tarikatları da siyasetin içine sokmuştur.

Aynı politikalar, ülkemizin geleceğinin güvencesini, din eğitiminde arayan çözümleri de gündeme getirmiştir.

Bu satırları kimseyi suçlamak ya da kimseye saldırmak için yazmadım.

Sadece sorunun tarihsel boyutuna ve siyasal-ideolojik derinliğine dikkati çekmek istedim o kadar.

Çünkü toplumsal ve siyasal olaylarda, bir sorunun çözümü, büyük ölçüde, o soruna doğru teşhis konmasına bağlıdır.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 2 Aralık 2024

Valid HTML 4.01 Transitional