Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

ÇAĞDAŞLIĞIN PERDE ARKASI: BAŞMAN VE TCMB

 

Önce isimleri tanıyalım:

Mehmet Başman, Demokrat Parti'nin ilk Milli Eğitim Bakanlarından, sonradan 1961'de Kurucu Meclis üyeliği de yapmış olan Avni Başman'ın oğlu.

Yani "aileden" kültürlü. Yapmacık, özenti ve hazımsız, "sonradan görme"lerden değil. Tam bir "beyefendi".

TCMB ise Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası.

Yani Atatürk'ün "bağımsızlık" ilkesini ve Türk-İslam geleneğindeki "para basmak, hutbe okutmak" biçiminde özetlenen "iktidar" simgesini, "günümüz Türkiyesi"nde işlevsel kılan kurum.

Üstelik yirmibirinci yüzyıl dünyasında "para işleri" ile uğraştığı için, ülkemizdeki "en çağdaş örgütlerden biri."

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in "İşte çağdaş Türkiye" dediği tablo'yu bu ikilinin işbirliği oluşturdu.

Tablo'yu bir kez daha anımsayalım: Ankara'nın dışında, sekizbin kişilik bir sendika salonunu dolduran onbin kişi, Ankara'daki orkestra ve koroların tümünün katılmasıyla icra edilecek olan Beethoven'in dokuzuncu senfonisini dinlemek üzere toplanmış.

Aslında konser, bir müzik fastivalinin, Uluslararası Ankara Müzik Festivali'nin açılış konseri. Sadece Ankaralılar değil, Türkiye'nin dört bir yanından gelmiş, müzikseverler de doldurmuş salonu.

* * *

Konser saat 15'te başlayacak.

Mehmet Başman ve ben saat 12.30'da salondayız.

Bir yandan, muazzam salonu geziyor, öte yandan, böyle bir organizasyonun güçlüklerini konuşuyoruz.

Türk Metal İş, Sevda Cenap And Vakfı ve TCMB, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, Bilkent Senfoni Orkestrası, Devlet Opera ve Balesi, Kültür Bakanlığı Çok Sesli Korosu ve TRT korosu gibi her biri ayrı ayrı "kişilik sahibi" kurum ve kuruluşları biraraya getiren "dev bir organizasyon" bu.

Mehmet Başman, bu organizasyonun beyni, son derece alçak gönüllü: "Herkes çok yardımcı oldu. Herkes görevini canla başla yaptı. Bana yapacak bir iş kalmadı" diyor. O denli inandırıcı ve tevazu sahibi ki, Müsteşarlık dönemimden, bu işlerin girdisini çıktısını bilmesem, ilgili kurum ve kuruluşları tanımasam, ben bile söylediklerine inanacağım nerdeyse. Oysa benle konuşurken bile, kurulan seyyar telefon sisteminin işleyip işlemediğini, binlerce metrekarelik binanın pencere önlerindeki betonların üzerinde toz kalıp kalmadığını denetliyor.

Konserden çok kısa bir süre önce, bir Avrupa Topluluğu semineri dolayısıyla, Merkez Bankası yöneticileriyle birlikte geçirdiğim saatleri anımsıyorum: Hepsi çağdaş, çoğu kadın, "etkin ve yetkin" insanlar. Böyle bir olayın ardında Merkez Bankası'nın bulunması asla bir raslantı değil. Atatürk Türkiyesi'nin ürettiği yapıdan kaynaklanan bir buluşma bu.

* * *

Konseri değerli gazeteci-yazar Hıncal Uluç ile yanyana izliyoruz.

Hıncal tam bir Beethoven hayranı. Konser salonuna gelirken yanına almadığı cep telefonunun sinyali bile Dokuzuncu Senfoni'nin melodisini çalıyor.

Demirel "İşte çağdaş Türkiye" dediği anda, Hıncal bana dönüyor ve "Baba malı götürdü" diyor. Salondan Demirel'e yanıt olarak gelen ve tükenmek bilmeyen "Türkiye laiktir laik kalacak" sloganı Hıncal'ın teşhisindeki isabeti vurguluyor.

Okuyucularımıza bir perde arkası bilgi daha: Aslında açılış konseri, çok daha zor ve çok daha az popüler olan Mahler'in Sekizinci senfonisi ile planlanmış. Çeşitli sorunlar ortaya çıkınca, Beethoven Dokuz'da karar kılınmış.

Bence de çok iyi yapılmış.

Türk Metal salonunda Cumhurbaşkanı ile birlikte, onbin kişinin arasında Beethoven'i içime sindirirken, bir zamanlar radyosunda klasik batı müziği dinlediği için, "komünist" olduğu iddiasıyla tutuklanan devlet memurları aklıma geliyor ve okuyucularımın artık çok iyi tanıdığı bizim "mahallenin delisi"nin şu yorumu kulaklarımda çınlıyor:

"Değişen Türkiye'yi izlemek istiyorsan, ‘Çoban Sülü'ye bak!"


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional