Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

DESTEK YÜZDE 71 OLSAYDI…

 

Türkiye'de kavramlar hiç bu denli yozlaştırılmamıştı.

Demokrasi ve laiklik hiç bu denli saptırılmamıştı.

"Yobaz", "faşist" gibi sıfatlar, 1970'lerde ihtilalci ve terörcü solcuların kendi aralarındaki anlamsız, kısır ve yozlaştırıcı tartışmalardan beri, hiç bu denli "içeriğinden boşaltılmış" ya da "çarpıtılmış" biçimde kullanılmamıştı.

* * *

"Ben bu filmi daha önce görmüştüm" duygusuna kapılıyor musunuz son günlerde?

Ben sık sık bu duyguyu yeniden yaşıyorum.

Kendi bilincimi ve yüreğimi çözümlemeye çalıştığım zaman şu iki nedenle karşılaştım:

Birinci olarak, tarihte Padişahını, yani hem Sultanı hem de Halifesi olan büyüğünü, burada anmaya utandığım iğrençliklerle aşağıladıktan sonra katleden "şeriat isteriz" sedaları aklıma geliyor.

31 Mart'ta gencecik subayları katleden ayaklanmanın "şeriat isteriz" biçimindeki sloganı kulaklarımda çınlıyor.

Her iki olay da göğüs kafesimi sıkıştırıyor: "Biz bu filmi görmüştük ve ben bunu bir kez daha yaşamak ya da izlemek istemem" diyorum kendi kendime.

İkinci olarak, 1960'lı yılların sonuna doğru yoğunlaşan, "ihtilalci ve terörcü sol" önderliğinde başlayan kısır, gerçeklerden kopuk, sadece kuramsal düzeyde ve birkaç militan arasında kalan tartışmaları anımsıyorum.

O tartışmalar sırasında da bütün bilimsel kavramlar saptırılmış, içleri boşaltılmış, bu nedenle de mantıklı bir sonuca varılması olanaksızlaşmıştı.

Eylemin fetişizmi, aklın, mantığın, bilimin, tarihin ve toplumsal gerçeklerin önüne geçmiş, sonunda Türkiye'nin yıllarca geri gitmesine yol açmıştı.

* * *

Tüm medya, rejimin, "şeriatçı" bir saldırı altında olduğunu ve Refah Partisi'nin, yüzde 21 oy desteği ile böyle bir "dayatmaya" hakkı olmadığını söylüyor ve yazıyor.

Şu anda ortalığı bulandıran pek çok yanlış gibi bu iddia da, "yarım doğruları" içerdiği için, çok tehlikeli bir yanlış.

Aynen, demokrasinin çoğunluk boyutuna vurgu vuran ama, temel insan hak ve özgürlükleri boyutunu ihmal eden tanım kadar büyük ve vahim bir yanlış.

Diyelim ki, Refah Partisi yüzde 21 değil de, yüzde 71 oy desteğine sahip. O zaman, insanları çarşaf giymeye, normal okulları kapayıp hepsini imam okulu yapmaya, ceza yasasını şeriat hükümlerine göre düzenlemeye, "islam" dinini, yöneticilerden farklı algılayan herkesi, kendileri gibi ibadet etmeye ve yaşamaya zorlama hakkını elde edecek mi?

* * *

Asıl soru şudur:

Çoğunluk desteğini elinde tutan güçler, demokrasinin ana özelliklerini ortadan kaldırmaya yönelik önlemleri almaya, yani temel insan hak ve özgürlüklerini sınırlamaya ve kısıtlamaya yönelirlerse ne olur?

Bu sorunun yanıtı açık: Hiç kuşkusuz, güçleri yetiyorsa bunu gerçekleştirebilirler ama, o zaman rejimin adı, "demokrasi" olmaz.

Bugünkü sorun, Refah'ın yüzde 21 destek ile, geri kalan yüzde 79'a "dayatması" değildir.

Bugünkü sorun, Refah'ın "dayattığı" önerilerin, demokrasi ile bağdaşıp bağdaşmadığıdır.

Refahlılar, kendilerinin ve partilerinin, "demokrasinin bir şansı" olduğunu söylüyor.

Refah Partisi iktidarda bulunduğu yıllarda demokrasiyi geliştirir ve Türkiye'nin sorunlarının çözümüne bu yolla katkıda bulunursa, hiç kuşkusuz bu iddia haklılık kazanır.

Yok, eğer iktidarda iken, bizzat demokrasiyi rafa kaldırır ya da demokrasinin "kesintiye uğramasına" yol açarsa, o zaman bu iddia da öteki "takiyyelerin" arasındaki yerini alır ve tarih babanın yanılmaz arşivinde, değerlendirileceği anı bekler.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional