Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

BİR ADAM, BİR MÜZE, BİR MUCİZE

 

 

Türkiye'de iş yapmak zordur.

Türkiye'de, artık rasyonelliğini tümüyle yitirmiş görünen bürokraside iş yapmak, daha da zordur.

Türkiye'de, kimsenin pek fazla önemsemediği sanat ve kültür alanında ve bürokraside iş yapmak ise bir mucizedir.

Kaliteli insan yoktur.

Para yoktur.

Politikacılar, yani bürokrasinin denetimini ellerinde tutan bakanlar, işe göre adam değil, adama göre iş aradıklarından, yönetim kadrosu da genellikle yetersizdir.

Kırk yılda bir, bir işin başına doğru dürüst biri getirilince de görevde tutulmaz.

* * *

O'nun mucizesini, önce müzesinden uzakta, bir başka mucize müzede, Efes Müzesi'nde öğrendim.

Doğu ve Güneydoğudaki müze müdürlerine bir seminer düzenlemiştik.

İnanması zor ama, içlerinde henüz "deniz görmemiş" müdürlerin bile bulunduğu bir gruptu.

En iyi eğitimin, kendi meslektaşları tarafından yapılabileceğine inandığım için, açış konuşmasından sonra Bodrum Müzesi Müdürü Oğuz Alpözen'i, kürsüye çağırmış ve meslektaşlarına, müzesini anlatmasını istemiştim.

Muhteşem bir saydam gösterisiyle desteklenen bir "mucize öykü" anlattı bize.

Yıllar önce, müzeye ilk müdür atandığında, tüm çevreyi fotoğraflarla belgelemiş.

Yıllar sonra, yine fotoğraflarla, bir "harabe"nin nasıl mükemmel bir müze haline geldiğini somut belgeleriyle gördük o konferansta.

Olanaksızlıklar içinde gerçekleşen bir restorasyon.

Çorak bir çevreden yemyeşil bir ortama geçiş.

Dünyanın ilk sualtı arkeoloji müzesinin kuruluşu.

Dünyada ilk kez gerçekleştirilen bir yöntemle, "ete kemiğe büründürülen" Karya Prensesi.

Dünyada ilk kez, bir "Doğu Roma Batığı"nın sergilenmesi.

Bir cam batığının inanılmaz zarafeti, ve İslam cam sanatının kültürel ihtişamı.

Hepsi yadsınamayacak bir somutlukta orada Bodrum Müzesi'nde.

* * *

Benim, müzeler konusunda iki ütopyam vardı.

Kafeteryasıyla, kütüphanesiyle, rahatlatıcı ve güzel ortamıyla gençlerin cıvıl cıvıl yaşadığı bir "buluşma mekâ nı".

İnsanların, ve özellikle çocukların, yanlarında hiç kimse olmadan gezebilecekleri ve anlayabilecekleri, "okunaklı açıklama panolarıyla" donatılmış bir "teşhir", ve zaman zaman aynı nitelikteki özel sergiler.

Alpözen ikisini de gerçekleştirdi.

Bir özel Amphora sergisinin açıklama panolarının sonuncusu, antik çağdaki malların birim fiyatlarıyla günümüzdeki fiyatları bile karşılaştırmalı (hem de okunaklı ve anlaşılabilir) biçimde izleyicilerin dikkatine sunuyordu.

* * *

Mucize öyküyü, bir başka mucize müdürün müzesinde dinlemiştik.

Selahattin Erdemgil, benim müze ütopyamı gerçekleştiren bir başka müdürdü.

İşin ilginç yanı, Alpözen, ne denli atılgan, deli dolu bir görünüm taşıyorsa, Erdemgil de o denli, içine kapalı, utangaç izlenim veren bir yöneticiydi. Bu iki yönetici, birbirlerine adeta taban tabana zıt iki ayrı karaktere sahipti. Onları aynı noktada buluşturan öge, başarılarıydı.

Demek ki "başarı", genetik yapıdan çok, zihinsel kararlılığa bağlı olarak ortaya çıkıyordu.

Bu başarılı üretim sürecinde müdürler, sadece insan ve para kaynağı olarak çeşitli olanaksızlıkları altetmekle kalmamışlar, çeşitli engellemelerle ve soruşturmalarla boğuşmak zorunda da bırakılmışlardı.

Örneğin, müze bahçesinde "tavus kuşu besleyen" Alpözen, bu nedenle bile (takdirname verilmesi gerekirken) soruşturma geçirmişti.

Aslında Türkiye'de her alanda (ve tabii müzecilikte de) pek çok Alpözenler, Erdemgiller var. Ama hepsinin adını burada anma olanağı yok.

Alpözen'in, Erdemgil'in ve benzeri yöneticilerin, küçük ayakoyunları ile, ufak siyasal hesaplar uğruna harcanmaları, tarih önünde, hepimizi suçlu kılar.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 15 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional