Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

BEBEK DOMUZUN SERÜVENLERİ VE POLİTİKA

 

"Bebek", bir film adı. Şu anda sinemalarda oynuyor. Bir bebek domuzun serüvenleri.

Önceleri film hakkında yeterli önbilgim olmadığı için, çocuk filmi sanmış ve görmeğe değer bulmamıştım. Sonra, ikiz kızlarımdan biri uyardı:"Mutlaka görmelisin" dedi.

Böylece, elimde olmadan, eski ve sevgili dostum Mustafa Ekmekçi'nin ilgi ve hatta egemenlik alanı olan domuz hakkında bir yazı ortaya çıktı.

"Elimde olmadan" derken, sakın abarttığımı sanmayın. Yazı yazanlar bilir: Bazı düşünceler, doğum zamanı gelmiş çocuk gibi, elinizde olmadan kâğıt ya da ekran üstüne dökülüverir. Benim bu yazı da, filmi gördükten sonra aynen öyle oldu.

* * *

Filmin pek çok önemli özelliği var.

Birinci olarak, canlı hayvanlar da oyuncu olarak kullanılmış.

Domuzlar, kediler, köpekler, kazlar, inekler ve özellikle koyunlar, filmin "kahramanları" arasında.

Filmin "başrol" oyuncusu ise bir yavru domuz.

Oysa, hayvanların insan gibi rol yapması olanaksız. Bu olanaksızlığı aşmak için, yönetmen, hayvan kuklaları da kullanmış. Fakat bunu o denli başarıyla yapmış ki, izleyici, hangi sahnede canlı hayvanı, hangi sahnede kuklayı gördüğünü tam anlayamıyor.

Nitekim, film, bu başarısından dolayı, "görsel düzenleme" dalında "oscar" ödülü kazanmış.

İkinci olarak, filmin "kıssadan hissesi", sevgi, özgürlük, dayanışma, yeniliğe açıklık ve diyalog gibi değerlerin, insanı, pardon, domuz yavrusunu, başarıya götürdüğü.

Bir başka deyişle film, "ideolojik" nitelikli bir yapım.

"İdeolojisi" ise, sevginin şiddetten, diyalogun ise buyurgan ceberrutluktan daha etkin ve işlevsel olduğu.

Sonuç bölümü belki de filmin en etkileyici tarafı.

Sevgi, özgürlük, güven, dayanışma, yeniliğe açıklık ve diyalog sonunda, domuz yavrusu, çevrenin en başarılı "çoban köpeği"ne dönüşüyor.

Böylece bu sevimli fantezi, inanılmaz, yani toplumsal gerçek dışı, bir "mutlu son"la bitiyor.

İzleyici bu yolla "mucizeler yaratma"nın ancak yeniliğe açık olmakla gerçekleşebileceğini de görüyor.

* * *

Şimdi gelelim, bugünkü yazının başlığına.

"Politika" işin içine nasıl ve nereden giriyor?

Filmin temel örgüsü enfes. Sanki politikacılara ders olsun diye düşünülmüş.

Bildiğiniz gibi hayvanların en edilgeni domuzdur. Bizim toplumda koyunun besin maddesi olma işlevinin daha belirgini verilmiştir ona Batıda. Böylece, bütünüyle eylemsiz, sadece yenmek üzere, çok az zahmet ile yetiştirilebilen, bu nedenle de aptallığı ağır basan bir "imaj" sahibidir.

Öte yandan "Çoban köpeği", hayvanlar âleminin en akıllılarından ve işe en çok yarayanlarından biridir. "Çoban köpeği"ni, çoban köpeği yapan özellik, onun "koyun sürülerini" derleyip toplaması, adeta çobanın yerine sürüyü gütmesidir.

Hemen anladınız değil mi? "Koyun sürüsü", ve "çoban". İşte size siyasal bir metafor.

Özellikle bir Padişahımıza atfedilen "...millet bir koyun sürüsüdür. Kendisini gütmek için bir çoban arar. İşte o çoban da benim" sözleri, film ile politika arasında doğrudan bir köprü kuruyor.

Film, sevgi, dostluk, güven, dayanışma, yenilik ve diyalog yoluyla, hayvanların en edilgeni olan "domuz"un, hayvanların en buyurganı olan "çoban köpeği"nin işlevlerini, bütün çoban köpeklerinden daha iyi nasıl yerine getirdiğini anlatıyor.

Buradaki çarpıcı nokta, "domuzun" "köpekleşmesi" değil, "çoban köpeği"nin işlevlerini, "domuz kalarak" ve "çoban köpeği"nden farklı yöntemler kullanarak yerine getirmesi.

Küçük domuzcuk, ya da filmdeki adıyla "Bebek", bu başarıya tek başına ulaşmıyor. İki büyük yardımcısı var. Biri kendisini bir yarışmada tesadüfen kazanan çiftçi.

Çiftçi, "yeniliğe açık olmayı" ve "güveni" simgeliyor.

Öteki yardımcı ise bir çift çoban köpeği. Erkeğinin kulağı ağır işiten, o yüzden de işlevlerini yerine getiremeyen bir "aile" bu.

"Çoban köpeği ailesi" de "dayanışmayı" temsil ediyor.

Filmde hainler de eksik değil.

Bir kedi var örneğin. Bakışlarından bile kötülük fışkırıyor.

* * *

Film ile politika arasında bağlantı kurulmasına yol açan iki can alıcı nokta daha var. Biri taktik, öteki stratejik.

Stratejik nokta, buraya dek anlattığım gibi domuz yavrusunun koyunlarla diyalog kurması.

Taktik nokta ise bu diyalogun kurulmasında kullanılan anahtar: "Bebek" bir parola ile bu diyalogu kurmayı başarıyor. Parolayı bulmayı akıl eden ve onu öğrenerek, bebeğe yardım eden, kulağı ağır işiten erkek çoban köpeği.

Parola ise "koyun şövenizmini" simgeleyen sözlerden oluşuyor.

Filmin sonunda, "bebek" parolayı kullanarak, koyunlarla diyalog kuruyor ve onlara her istediğini yaptırarak, yarıştığı öteki çoban köpeklerini geride bırakıp, şampiyon oluyor.

* * *

Kıssadan hisse: Siyasetçilerimiz, halkı bir "koyun sürüsü" gibi görmekten vazgeçip, sendikalarla, barolarla, meslek birlikleri ve odalarıyla, üniversitelerle, vakıflarla ve öteki gönüllü kuruluşlarla diyalog kurarak bugünkü bunalımı aşmayı deneseler daha başarılı olurlar diye düşünüyorum.

Kendi aralarındaki anlamsız tepişmeler ve birbirlerini "yemeğe" dönük ayak oyunları, sorunlarını çözsün ve refahını yükseltsin diye onlara oy vermiş olan halkı, "koyun sürüsü" yerine koymak değil de nedir?

 


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 11 Kasım 2024

Valid HTML 4.01 Transitional