Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

SİYASETİN OKULU YOK MU?

 

 

Türkçeyi çok seviyorum.

Türkçeyi güzel kullanan insanları daha çok seviyorum. Çünkü onlar, güzel bir dilin ustaca kullanılışına, insan sıcaklığını da kattıklarından daha etkileyici oluyorlar.

En çok da, güzel Türkçeyi, güzel kullanan güzel insanların, bu güzel dile, kendi güzelliklerini katmak için yaptıkları yenilikleri seviyorum.

Örnek, Yaşar Kemal'in sözcükleri. (Meraklısı Ali Püsküllüoğlu'nun Yaşar Kemal Sözlüğü'ne bakabalir.)

Örnek, Salah Birsel'in deyimleri.

* * *

Babam bir felsefe öğretmeniydi. Annem de.

Babam, ömrü boyunca felsefe okuttu. Annem, felsefe ile birlikte edebiyat ve Türkçe öğretmenliği de yaptı.

Annemle babamın felsefe, edebiyat ve Türkçe atmosferi içinde gerçekleştirdikleri uyumun getirdiği bir mutluluk içinde yetiştim ben.

Bunları kendimi anlatmak için yazmıyorum. (Yaşamın Anlamı adlı kitabımda bunlar zaten var.)

Biraz aşağıda annemin "İnsanlığın okulu yok ki evlâdım " deyişi üzerine bazı görüşlerimi aktarmak için yukardaki satırları kaleme aldım.

Evde, "sevilen", "beğenilen", "takdir edilen" bir kişi olabilmek için, herhangi bir aile dostunun, hem felsefe hocalarının, hem edebiyatçıların, hem de dilcilerin meslek standartlarını karşılaması gerekiyordu.

Annemle babamın pek çok kez, bir arkadaşlarının tek bir davranışı ya da ellerindeki kitapta geçen tek bir sözcük üzerinde saatlerce tartıştıklarını ve derinliğine çözümleme yaptıklarını anımsıyorum.

* * *

Annem, çok kızdığı bir insanı ya da bir davranışı eleştirmek için bana "İnsanlığın okulu yok ki evlâdım " derdi.

Annemin kastettiği, hem "insanlığın" okumakla doğrudan öğrenilemeyeceği, hem de beğenmediği insanı okula yollayıp eğitme olanağının bulunmayışı idi.

Annem, aslında, "insanlığın okulu yok ki" derken, "insanlığın" okulda öğretilemeyeceği konusunda haklı, insanlığın "genel anlamda" bir okulu olmadığı konusunda, "mecazî" (metaforik) anlamda haksızdı.

İnsanlığın okulu vardı: Aile.

* * *

Annem bugün yaşasaydı, çevremizde olup bitenlere bakıp, "Siyasetin okulu yok ki evlâdım" derdi.

Hem siyasetçilerin yaptıklarını beğenmediğinden, hem de onları okula yollayıp eğitme olanağı bulunmadığından.

Okumakla, "insanlık" arasında nasıl doğrudan bir ilişki olmayabilirse, okumakla "siyasetçi" olmak arasında da doğrudan bir ilişki bulunmadığını vurgulaması bakımından yine haklı olurdu.

Ama, "mecazî" okul anlamında, gözünden yine bir gerçek kaçardı.

Siyasetin de okulu vardır: Siyasal Partiler.

Hemen belirtmeliyim ki "klasik okul" hem insanlık hem de siyaset alanında kişiyi "bilgilendirir". Yani "mayasında" insanlık ya da politikacılık olan bir kişi, "okulda" aldığı bilgilerle daha iyi bir insan ya da daha iyi bir siyasetçi olabilir.

"Mayası bozuk" olan ise, bu bilgileri "kötü insan" ve "kötü siyasetçi" olmakta kullanır.

Annemin bahsettiği okul işte bu "mayanın oluşmasını" sağlayan okuldur.

Kişiyi "mayalandırma" anlamında, "insanlığın okulu aile", "siyasetin okulu partidir".

* * *

Parti üyesi bir birey, yoğun bir etkileşim içinde, bir yandan partinin yapısına, ideolojisine, etkinliklerine katkıda bulunur, öte yandan da partisi tarafından eğitilir. Üst görevlere hazırlanır. İdeoloji, liderlik, örgüt, parti içi demokrasi, dürüstlük, güvenilirlik, şeffaflık, yerel ve genel siyasetin kuralları, bir partide çalışmayı seçen gencin, yıllar içinde "partiden" öğreneceği kavramlardır.

Her sabah uyandığımızda gazetelerden ve televizyon kanallarından fışkıran "siyaset kâbusu"nun asıl sorumluları, siyasetin okulu olan partileri kapatarak tahrip edenlerle, bu okulu yeniden düzenlemeyerek onarmayanlar, böylece, uyanıkken de süren bu karabasanı "sonsuzlaştıranlardır".


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional