Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

YAZILI KÜLTÜRÜN EFENDİSİ, ELEKTRONİK KÜLTÜRÜN KÖLESİYİZ

 

 

Elinde "uzaktan kumanda".

Koltuğa yayılmışsın. Bir yanında yiyecek içecek, öte yanında dostlar ya da aile bireyleri. Belki de yalnızlığın görkemli sığınağı.

Ekrandaki konuyu ya da görüntüyü beğenmedin mi, "ZAP"!

Dokun "uzaktan kumanda"nın düğmesine, görüntü ve konu değişsin. İstersen dünya, istersen ülke, oturma, ya da yatak odanda.

Televizyondaki programların hiç birinden hoşlanmadın mı? Koy bir video kaset. İster belgesel, ister karate, ister kovboy, ister porno.

Hiç biri mi olmadı. Mustafa Ekmekçi'nin deyimiyle "uzgöreç"in uzaktan komutasına bas. Olay tümüyle bitsin.

Padişahlara bile nasip olmayan bir olanak. "Efendilik" bu değilse nedir?

* * *

Hürriyet Gazetesinde yer alan "RP, RTÜK'te 3 üyeye koşuyor" başlıklı haberde İsmet Solak, yorum yapan bir yazar kimliğiyle değil, haber veren bir gazeteci olarak, olup bitenleri şöyle özetliyor: "... Bizdeki yayın kuruluşları, tam bir kuralsızlık içinde ve kötü alışkanlıklarla bu işe başladılar. Örneğin Türkçemiz katledildi. İlgisiz, becerisiz ve eğitimsiz bazı spikerler, muhabirler her türlü uçukluğu mübah saydılar. Haber unsuru televizyonda çok önemli. Haberler objektif, tarafsız, yorumsuz olması gerekirken her gün şiddet, porno, insanı çileden çıkaran, heyecanı doruğa taşıyan cırtlak sesli anonslarla karşılaştık. Argo çok ... "

Solak az bile yazmış.

Ne ölçüde bilimsel olduğu bilinmeyen, izleyicinin (halkın) gerçek tercihlerini ne ölçüde yansıttığı çok tartışmalı bir "reyting" uğruna, pek çok çirkinliğe, pek çok değerin yozlaştırılmasına ya da yokedilmesine tanık oluyoruz ekranlarda.

* * *

Televizyon müthiş bir icat. Otomatik bir çamaşır makinasının duygusuz metodikliği ile beyinleri hem "yıkmak", hem de "yıkamak" mastarlarına uygun olarak, yıkıyor, yıkıyor, yıkıyor...

İnsanın gözünün önünden yıldırım hızıyla geçen (kimi zaman da görülmeyecek hızla sadece beyne ulaşan) görüntüler, hepimizi robotlaştırıyor.

Televizyonu, tıpkı nükleer enerji gibi. İnsanları ısıtmak, aydınlatmak, bir yerden bir yere taşımak gibi yararlı işlerde de kullanabilirsiniz, atom bombası gibi onları kitlesel olarak yoketmekte de.

* * *

Kitabı ya da gazeteyi "satın alırsın". Yani seçersin önce.

Okurken, istersen durur düşünürsün.

Gereksinme duyduğun zaman yine bakarsın. Bilgilerini ya da duygu ve düşüncelerini istersen yineler, istersen yenilersin.

Kitap ya da gazete de kimilerine göre "zararlı düşüncelerle" doludur aslında. Ama "zararlı" ya da "yararlı", okuduğumuzu "bilinçli" olarak, olabildiğince özgür irademizle yargılarız.

* * *

Televizyon, kasete geçtiğinde elektronik kültür, yazılı kültüre yaklaşır. Kitaplar görüntüye, diskete ve kasete aktarıldığında ise yazılı kültür, elektronikleşir. (Kitaba dayalı dizilerden değil, okunmak üzere ekrana çağırılabilen kitap metinlerinden söz ediyorum.)

Sanayi toplumundan "haber ve bilgi" toplumuna geçerken, dönüşüm sürecinin insanı köleleştirdiğine mi, yoksa özgürleştirdiğine mi dikkat etmek zorundayız.

İnsanı, onu yaratan doğaya egemen kılan teknoloji, bu aşamada kendi yaratıcısını mı köleleştiriyor?

Bu konuya ilerde yeniden döneceğim.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional