Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

"ŞEF"LER DAYANIŞMASI

 

Enfes bir Brahms konseri. İki harika solist: Erduran ve Rudin. Muhteşem bir festival açılışı. Konserin sonunda, olağanüstü besteciliğiyle hepimizi bir kez daha büyüleyen bir şef: Güneş.

Konser sonrası enfes bir yemek. Yemeğin sonunda dondurmalı nefis bir tatlı: Alaska. Ve dondurma yemeyen bir "Maestro".

Hepimiz bize bu muhteşem konseri verenleri memnun etmeye çalıştığımız için, "Şef"in bu özelliği dolayısıyla masada küçük çaplı bir kriz yaşanıyor.

Müşerref Hekimoğlu, hizmet eden genç kızlardan birine durumu söylüyor. Yanıt harika: "Bu tatlının dondurmasızı olmaz".

Ama Müşerref Hanım kararlı: "Şef'e söyleyin, masamızda dondurma yemeyen kişi, bu geceyi bize yaşatan şef".

Bir süre sonra ben, Betin Güneş'in yemediği ikinci Alaska'mı kaşıklarken Maestro da, Şef'in yolladığı nefis keşkülü ağız tadıyla yiyor.

* * *

Sevgili okuyucularım, bugün size "öznel" bir yazı yazmaya karar verdim. Böylece belki, Türkiye'nin siyasal durumunu yansıttığım "nesnel" yazılarla kararttığım ruhunuzu biraz neşelendirebilirim.

Biliyorsunuz, son zamanlarda değerli köşe yazarlarımızın politikacılarla yedikleri yemekleri yazmaları adet oldu.

Ben de bugün bu yeni modaya uyarak, yediğim son önemli yemeği sizlerle paylaşmak istiyorum.

Benimki politikacılarla değil ama, onlardan (ne yazık ki sadece uzun dönemde) daha önemli olan sanatçılarla ilgili.

Masada dokuz kişiyiz.

Ben, solumda ünlü sanatçımız Ayla Erduran, sağımda, ünlü yazarımız Müşerref Hekimoğlu, fevkalade mutluyum.

Kültür Bakanlığı'nın kurucusu, halen New York'ta profesörlük yapan Talat Halman, Müşerref Hekimoğlu'nun öteki yanında.

Ayla Erduran'ın öteki yanında bir başka Maestro, sabahleyin, çocuklara harika bir konser veren Şef Griffits var. Ev sahibi ile sahibesi, Zeytinoğlu çifti, Betin çiftinin yanında oturuyor.

* * *

Bizi taşıyan özel uçak Eskişehir'e iner inmez, ADD yöneticileri, beni alıp götürmüşler, konser öncesi, 2.5 saat süren uzun bir söyleşi yapmışız gençlerle.

Eskişehir, "bozkırda yetişen bir çiçek".

Kafamda konferans sırasında tanıştığım pırıl pırıl genç beyinlerin soru ve yorumları, kulaklarımda Brahms ve Güneş'in melodileri, damağımda yemeğin tadı, "Cennet herhalde Eskişehir'de" diyorum.

Masadaki ilk öykü biraz önce, birinci bis parçası olarak kendi bestelerinden birini, Karadeniz ezgilerinden esinlenmiş bir nefesli çalgılar parçasını çaldırmış olan Betin Güneş'ten geliyor ve babası ile, Sen Josef Lisesi'nin tasfiye edilen bandosunun aletlerini nasıl satın aldıklarını anlatıyor.

Bu arada hepimiz, "Laz" olmakla sürekli bir biçimde övünen Talat Halman'ın, bu "Karadeniz'den esinlenmiş parçanın" bis olarak seçilmesindeki "parmağını" konuşuyoruz.

İkinci öykü enfes: Yavuz Zeytinoğlu, kendisini aşmış insanların rahatlığı içinde, klasik batı müziğine ve özellikle nefesli sazlara nasıl heves duyduğunu, Yüksek Kaldırımdaki bir dükkanın vitrininden nasıl "görkemli bir alet" beğendiğini, ve eşiyle birlikte artık müziğe başlamak üzere, bu sazı satın almaya gittiklerinde onun bir "zurna" olduğunu nasıl öğrendiğini ve böylece nasıl "hevesinin kursağında kaldığını" anlatıyor.

Ayla Erduran ile ortak bir yanımızı keşfediyoruz: Her ikimiz de "bilim-kurgu" türü filmlere meraklıyız. Büyük sanatçımız konserden son derece memnun, "Eskişehir Festival Orkestrası birinci sınıf bir performans gösterdi" diyor.

Masaya bir ara Filiz  li geliyor. Kurduğu 72 kişilik "Eskişehir Festivali Orkestrası"nın başarısını ayakta alkışlıyoruz. Orkestra elemanlarının hepsi Türk ve yüzde 95'i yurt dışında hayatını kazanıyor:

Müşerref Hekimoğlu ve ben derhal bu orkestranın "Eskişehir Festival Orkestrası" kimliği ile İstanbul, Ankara, İzmir festivallerinde ve yurt dışında da çalmasının sağlanması gerektiği görüşünü savunuyoruz. Yavuz Zeytinoğlu buna dünden hazır. Belki de bizden önce düşünmüş bile, Filiz  li'ye "Bunun yollarını araştıralım diyor".

Ben, kızı Alev'in benim hakkımdaki eleştirilerini anımsatıyorum, hep birlikte gülüşüyoruz: Yavuz Bey'in kızı Alev, "Emre Bey ile Babam ne zaman biraraya gelseler, hep başımıza ya yeni bir iş ya yeni bir masraf çıkıyor" diyerek, beni babasıyla birlikte her gördüğünde takılıyor.

Uzaktan Zeynep Zeytinoğlu'nu görüyorum. Bir trafik kazasında yaşamını yitiren sevgili dostum Mümtaz Zeytinoğlu'nu anımsıyorum.

Türkiye, hem beceriksiz hem haris, hem yeteneksiz hem hırsız politikacılara karşın, yine de değişiyor, gelişiyor.

Anadolu bozkırında sanat ile dürüst girişimciliğin, ADD ile ÇYDD'nin koalisyonları, Ankara'daki koalisyonların kararttığı ufkumuzu aydınlatıyor.

.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional